Kurucu olmanın zorluğu toplumu yeni şartlara uydurmak bir bakıma ona yeni format atmaktır. İşte Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamak için yaşadığı şartları çok iyi bilmek gerekiyor. Bugünden, ayaküstü konuştuğumuzda bize basit gelen olayların ne kadar zor olduğunu anlamalıyız. 600 yıllık imparatorluk yıkılmış 22 milyon toprak kaybedilmiş. Elimizde kalan son yurdumuz Anadolu ise İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan tarafından işgal edilmişti. İstanbul'un 5 yıl İngiliz işgalinde kalması ortamın ne kadar vahim olduğu hakkında bize bir fikir verebilir. İşte böyle bir durumda Anadolu’daki kurtuluş hareketinin başına geçen Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyetini kurmayı başarabilmiştir. Atatürk'ün askeri başarısının yanında siyasi ve diplomatik dehası çok önemlidir. Çünkü eski gücünü kaybetmiş ve mağlub, moralsiz bir milleti ancak değişen yeni dünya şartlarını bilen bir akıl ayağa kaldırabilirdi. Düşmanlardan bazısını savaşla bazılarını da antlaşmalarla yurdumuzdan kovduktan sonra sıra ülkeyi yeniden kurmaya gelmişti. Önünde iki tercih vardı, ya geçmişin hayallerine dalıp dünyadan uzaklaşacak ya da değişen ve ilerleyen çağdaş dünyayı takip edecekti. Atatürk zor olan yolu seçti toplumun alışkanlıklarını güncele uydurma kararını verdi. Şimdi bize kolay gelen bir çok yenilikleri kendisi başında olarak topluma anlattı. Çünkü yeni olana uymak bir zorunluluktu. Bizi ilim, teknoloji, sanayi hedefi olan yeni çağın yoluna soktu.
İşte Büyük Kuruculuğun gereği buydu. Onun açtığı bu uygarlık yolunda kendimizi geliştirerek ilerlemek zorundayız. Mazideki güzel günlerin hayali geleceğimizi karartmamalı. Gelişmiş ülkelerle aramızdaki farkı ancak çalışarak kapatabiliriz. Modern olmaktan korkmamalıyız, inançlarımızı, ahlakımızı terketmeden bunu başarabiliriz.
Atatürkün dediği gibi 'muhtaç
olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur'.
Tarihte bir çok medeniyet kurmuş bu millet yine kendini isbat edecektir.