Gerçek yavaş yavaş giderken yalan dünyayı dolanır derler. Yalan hem çok hızlı hem de tesir olarak çok güçlü. Nasıl bir bomba gücüne göre öldürücü ve yaralayıcı olabiliyor. Yalanda cinsine göre çok tahripkar olabilir. Bir yalan ev yıkar evi de bırakır köy yıkar. Bazen iç savaş çıkartır bazen de dünya savaşı. Bu kadar tehlikeli olmasına rağmen uygulama çok basit dilinizi havayla beraber eğip bükmeniz yeterli. Mesela şahitliğinize başvuruldu ”bu adam da vardı” diye bir yalan söylediğinizde adamın belki 20 yılına mal oluyor. Yalanın en kötüsü en korkuncu yalancı şahitliktir. Münafıklar Hz Ayşe validemize iftira atmışlardı halktan bazı insanlarda bu iftiraya katıldılar.
Bu olay için Nur suresindeki ayetler indi. “Siz iftirayı yalanı basit önemsiz bir şey sanıyordunuz. Halbuki bu Allah katında pek büyük bir vebaldir.” “Yalancı iftiracı kişilere hem dünyada hem ahirette gayet acı bir azab vardır”. Kuranda ayrıca “yalancıların ömür boyu şahitliklerini kabul etmeyin çünkü bunlar gerçekten fasıklardır” buyrulmuş adeta yalancılığın tövbesinin olmadığı bu damgadan kurtuluşun imkansız olduğuna işaret edilmiştir. Hz Ayşe annemiz için ayet indi temize çıktı. Fakat herkes için bu imkansız olduğundan iftira ve yalandan zarar görenin mağduriyetinin bu dünyada temizlenmesi çok zor. Bazı veballer gibi hesap gününe kalır. Yalanın en büyük vebal, en büyük günah olduğu bundan azami olarak sakınmak gerektiği maalesef biz de yeterince işlenmemiştir. Anne Babasından yalana karşı büyük tepki görmeyen çocuklar bir de yalanın faydasını gördüyse bunu ahlak haline getirir. Peygamberimiz “mümin hırsızlık kumar içki zina gibi günahları nasıl yapabilir? sorusuna “Nefsine mağlub olur yapabilir” diye cevap vermiş. Fakat “mümin yalan söyler mi? sorusuna öfkelenerek yerinden doğrulmuş ve defalarca “Mümin yalan söylemez” diye tekrar etmiştir. Sahabe telaşlanmış keşke bu soruyu sormasaydık Resulullah’ı üzdük demişlerdir. Yalanın en büyük özelliği ona bir sınır çizilememesidir. Sınır çizmeye kalktığınızda elinizden kaçar. Rüzgarlı bir ortamda nasıl ateşi kontrol edemezsiniz. Yalanı da iftirayı da kontrol etmek imkansızdır. Küçük büyük veya beyaz yalan derken telafi edilmez yaralar çoktan açılmıştır. İnsan ağzıyla bir kaç kişiye ancak zarar verebilir ısırır tükürür. Fakat diliyle milyonlara iftira atabilir büyük toplulukların haklarına girer. Helalleşmek ise bu dünyanın hesabını aşar. Onun için hesap makineleri yetersiz kalır ve hesap ahirete kalır. Hak sahibleri ise mahşerde önce sevablarımızı alır. Alacakları karşılanmadıysa günahlarını bize yükler. Kendimizi cennetlik zannederken ateşin tam ortasında bulabiliriz. Aslında yalanın şirkle şöyle bir bağlantısı var.
Sadece iki kişinin bildiği bir şeyi üçüncü olarak madem Allah biliyor. Yalanını Allah’ı alet etmeden söyleyemezsin. İşte şirk burada başlar yalanına Allah’ı ortak etmek Allah’ı şahit tutmak. Bu yüzden hacc suresinde “putlardan ve yalandan kaçının” buyrulmuş yalanla putlar bir görülmüş. Evet madem dilimiz bu kadar güçlü, bu gücü yalanla iftirayla kalb kırmayla değil güzel sözlerle kardeşlikle ayıbları örtmekte kullanalım.
Nasıl olsa cezası yok zannıyla yalan söylemeyelim.” Allahım kalabalığa uydum ben de söyledim “demekle kurtulamayacağımızı bilelim. En azından dilimizi İyilik için kullanamıyorsak susmayı öğrenelim. Peygamberimizin tavsiyesine uyalım. ”Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin Ya da sussun”. Hiç olmazsa kârımız olmasa da vebale girerek zararımız olmasın.