Bu yılın özel bir adı var. "Aile Yılı"…. 
25 Aralık 2024 de yayınlanan iki kararname ile ilan edildi.

Ailemiz Geleceğimiz" temasının ülke genelinde öne çıkarılması isteniyor.

Gel gelelim bir kısım sağlık profesyonellerini tedirgin eden şeyler var…

Ama ne????

“Aile Yılı”nın aile bağlarını güçlendirecek seminerler, kültürel etkinlikler, medya kampanyaları ile kutlanacak olması ve yeni evlenecek gençlere verilecek faizsiz kredi desteği ile ülke gündemine çok hızlı giriş yaptığını söyleyebiliriz. Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Kurulu gibi yeni kurumlar da, bu süreçte politika yapıcıların elini güçlendirmek için hazır bekliyor…

Gündemde, aile başı çocuk sayısının artırılması ve sezaryan doğum oranları var…

İyi de, halk sağlığı savunucuları neden bu kadar tedirgin ????                                                                                                                  

Onca iyicil çabaya karşın bu neyin karamsarlığı ???….

Sezeryan doğum mu yoksa normal doğum mu? tartışması gündemde yerini alınca, yani mevzu hayli derin ve hassas olunca, Başkent Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması  Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof Dr Ayşe Akın’dan güçlü bir açıklama geldi. “Türkiye’deki oranların kabul edilemez düzeyde olduğunu belirten Akın, ilk doğumda gerekli gereksiz yapılan sezaryenlerin bu oranda payı olduğunu söyledi.  Sezaryen doğum sonrasında vajinal doğum olamaz diye bir kural olmadığını sözlerine ekleyen Akın, sezaryen doğumun halka ‘şiddetli doğum sancılarının’ çekilmemesi olarak gösterildiğine, ancak ameliyatın yan etkileri ve komplikasyonlar vurgulanmadığına dikkat çekti. Devletlerin doğurganlığa müdahale etmek yerine kadınların karar verme hakkı başta olmak üzere şiddet görmeme gibi sürekli ihlal edilen haklarını eksiksiz kullanmaları gerektiğini vurgu yapan Prof Dr Akın, sezaryen doğum oranlarının politik bir konu haline getirilmemesi konusunda hayli ısrarcı…

HASUDER ‘in son basın açıklaması da benzer kaygıları içeriyor…                                                                                                              Aile merkezli politikaların, kadınları sadece “eş”, “anne” gibi “ev içi” rollerde tanımladı belirtilirken, plansız gebeliklerin kadın ruh sağlığını olumsuz etkileyeceğinin altı çiziliyor. Türkiye’nin geçmişteki bu ve benzeri politik yaklaşımlarla, anne ölümlerinde acı deneyimler yaşadığı ifade edilirken,  kamuya “Aile Değil Kadın Merkeze Alınmalı” vurgusu yapılıyor….
Ne dersiniz?
Haksızlar mı yoksa…..????                                                                                                                                                                         
(Bu yazı yazıldığı sırada sevgili editörüm Mutlu Kelişti’nin biricik annesi “Türceyin Kelişti” hakkın rahmetine erişti. Acılı ailesine baş sağlığı ve sevenlerine sabır dilerim.  Not:1. aileyili.gov.tr 2.https://insideturkey.news/tr/2025/01/31/turkiyede-sezaryen-dogum-orani-neden-yuksek/ 3. HASUDER_Nüfus_Politikalrı_Basın_Açıklaması[1].pdf)