Marş adeta beraberinde beni de sürüklüyor …..
Hayır, sakın yolunda kalma sen!….
Dağları yıkan gücünle sars her yeri!..
Benliğime yumruk gibi iniyor…..
Bir an Albert Camus ve kitabı “Veba” aklıma geliyor… Salgın aynı anda hem kötülük hem de ifşadır; yozlaşmış bir dünyanın gerçeklerini su yüzüne çıkarır… diyordu ya…
HASUDER raporu da faklı mı sanki... “COVID-19 ile açlık, eşitsizlik, yoksulluk, şiddet, eğitimsizlik salgınları ile de yüzleşmiş durumdayız. Bu durumu yeniden inşa etmek tek çıkış yolumuz… notunu düşmüşler…
Yetmemiş öneriler sıralamışlar;
Kısa vadede;
- Kurallar zorlayıcı olsa da herkese eşit uygulanmalı.
- Yaş vs.. kısıtlama vesilesi olmamalı.
- Yönetimini güçlendirilmesinde Halk Sağlığı uzmanları temel anahtar olmalı.
- Mücadele yeri sanıldığı gibi hastaneler değil, sahadır saha..
- Korunmada anahtar rol aşı ise tedarik edilmesi ile ilgili engeller aşılmalı.
- Kronik hastalıklı bireyler öksüz değildir, alevlenme durumunda nereye nasıl başvuracaklarını bilmek hakları vardır.
- Erken tanı ve tedavi en kısa sürede eski haline getirilmeli.
- Toplum ruh sağlığı çığlık atarken salgınla mücadelede etkili olabilecek örgütler de bu çabaya dahil edilmeli.
Orta vadede:
- Aile Sağlığı Merkezleri ile Toplum Sağlığı merkezleri bütünleşik hizmete hazır olmalı.
- Ne mutlu ki; tele tıp uygulaması ülkemizde mevcut, hastaya uzaktan da olsa kesintisiz sağlık yardımı sunabilecek teknolojik altyapıya sahibiz ama geliştirilmeli.
Uzun vadede:
- Salgında iyileşmenin altın kuralı eşitsizliklerin önüne geçmektir.
- Gelecekte bu tür afetler olmasın diye hep beraber “Tek Sağlık” demeye hazır olalım.
- Her şey bir yana, şu şanlı yurdun halk sağlığı hizmetlerini ne olursunuz güçlendirelim.
Evet demeye hazır olun
Evet, evet, evet….