“Sana düşmanlık vaziyetini alan mikroptan tut ta taun -salgın-tufan kıtlık ve zelzeleye kadar bütün eşyanın dizginleri O Rahimi Hakimin elindedir. O Hakimdir abes iş işlemez Rahimdir Rahimiyeti pek çoktur ve her işinde bir nevi lütuf vardır.” (Sözler)
Evet madem Cenab-ı Hak abes iş işlemez her şeyi bir maksatla yapar O'nun bu salgın afetiyle ne demek istediğini bulmak ise bize düşüyor. Aslında Onun elçisi olarak Peygamberimiz bize hastalık ve afetlerin dilini öğretiyor şöyle buyurmuş; "İnsanın başına bela hastalık sonra afiyet gelir eğer sabrederek bunu aşmışsa hem önceki hataları temizlenir hem de geleceği için bir ders bir ibret olur netice olarak kazançlı çıkar. Fakat duyarsız gafil insan ise önce bağlanıp sonra serbest bırakılan bir deveye benzer deve niçin bağlandığını niçin salıverildiğini bilmediği gibi bu insan da başına gelen olaylardan hiç ders ibret almaz neticede kaybeder.”
Eskiler buna tevili ehadis demişler yani hadiseleri yorumlamak, okumak. Evet her olayın kendine özgü bir dili vardır eğer bu dili çözemezsek kendi hesabımızla meşgul olacağımıza başkalarının hesabını tutmaya başlarız. Sürekli suçu başkasına atarak iflas ettiğinden haberi olmayıp komşularını tenkid eden esnaf konumuna düşeriz. Ancak acı bir ameliyat bile olsa kendi hatalarıyla meşgul olan kurtulacaktır.
Son olarak çok önemli bir konuda mutabık kalmalıyız. Bu konu bilimle dinin ayrı olmadığı bir kuşun iki kanadı gibi hakikatın iki yüzü olmasıdır. Bilimsel veriler olayların sadece bir yönünü açıklar gerçeği bulmak için sorduğu soru 'NASIL' sorusudur. Virüs nasıl çıktı, nasıl yayılıyor, nasıl tedavi oluruz. Din ise olaylara 'NEDEN' sorusuyla yaklaşır neden rahatımız bozuldu, neden başımıza bu afetler geliyor. Evet bilimle dini birleştirebilirsek gerçeği tam olarak görebileceğiz. Belki de modern insanın girdiği çıkmaz, sokakta çaresiz kalmasının nedeni budur.