Bugün yayını için çalıştığım yeni bir dosya kitaplaştı. Bu ince kitap daha önce bastırdığım kitaplardan farklı bir özellik taşıyor.
Kardeşlerimle arada bir telefon ekranında bir araya geliyoruz, üçlü dörtlü sohbetler. Altıya kadar çıktığı oluyor bazen. Geçen gün de öyle bir sohbette laf lafı açtı, konuşma ilginç yerlere geldi.
Geçen hafta Ayşe Hayta’nın “Ardıç Kuşları”nı okudum. Ayşe Hanım’la kitap fuarında tanışmıştım. Kitabını da orada aldım.
“Benim Adım Kırmızı” romanından hatırlıyorum bu ufka bakma terapisini. Orhan Pamuk’un o kitabı yazarken uzun süre kütüphanelerde çalıştığını, anlatacağı dönemle ilgili araştırmalar yaptığını okumuştum...
Geçen gün Hüseyin Say’la Cevahir Kadri’nin “Çocukluğumun Ağaçları” yazısı hakkında konuşuyorduk.
Düzenli olmasa da fırsat buldukça parka yürüyüşe gidiyorum. Yolda iki küçük park daha var, kurumuş yapraklar, sarı, kızıl, bronz; yerlerde, dallarda.
Geçen hafta köye gittik ablamla, kısa bir ziyaret…
Küçük kızım Bilsem’e gidiyordu o zaman, orada değişik oyunlar öğretiyorlardı.
Bu mevsimde ev içleri soğuk oluyor ama gündüzleri dışarısı sıcak. Sabah ev ahalisi gittikten sonra mutfakta biraz oyalanıp yürüyüşe çıktım.
Hudayberdi Hallı eskiden beri severek okuduğum Türkmen yazarlardan biriydi.
Bu bağlantı sizi https://www.haberdenizli.com dışındaki bir siteye yönlendiriyor.