2 Haziran günü bir ara uyandım, akşamdan beri merak ettiğim daha doğrusu herkesin merak ettiği İnsani Yardım için gidip İsrailliler tarafından eziyet edilen, hapse atılan, kelepçelenen hatta bunlar yetmezmiş gibi öldürülen insanların yürekleri sızlatan Türkiye'ye dönüşlerini görebilmek için televizyonu açtım. Görülen manzara insanları hem hüzünlendiriyor hem gururlandırıyordu. Nitekim konuşmacılar da bunu böyle belirtti zaten, ama kardeşim çok çektirmişler, saatlerce yukarıdan helikopterle sulayıp buzdolabı işkencesi yapmışlar. Allah oraya giden İnsani Yardım gönüllülerine sabır vermiş iyi ki yoksa direnme falan olsa çok daha fazla insanımızın cenazesi ülkemize gelecekti belki...
Elinde kalem yakışan, görüşleri herkes için önemli olan tüm fikir adamları o gün ve ertesi gün televizyonlarda konuşmalar yaptı. Olanları değerlendirdiler ve olması gerekeni belirttiler. Bizim haddimiz değil söz söylemek, ama insanın canı sıkılıyor değil mi? Alıp eline Osmanlı tokatını gidesi geliyor. Bir tanesini yakalasa atlayacak şekilde hazır hissediyor kendini. Denizli'den de değerli üç vatandaşımız o gemide bulundu onların durumlarında problem olmadığını Valilik önündeki büyük led ekrandan öğrendi vatandaşımız. Ben de değerli arkadaşım Ömer Faruk Kaya'yı hemen arayıp babasının durumunun iyi olduğunu söylemeyi kendime vazife bildim.
Allah bize, ülkemize selamet versin. İsrail de kendini bir şey zannedip ikide bir bize kafa tutmasın inşallah....