Duvarda kapının arkasında asılı duran gelinliğe titreyerek baktı..
Dokunmak istedi ani bir hareketle ellerini geri çekip parmaklarını dudaklarının üzerine kapadı derin bir iç çekti sanırsın ki geride bıraktığı onca yıl çıktı bir daha girdi. Hemen gözlerini kaçırdı…
Yıllarca göz kaçırıyordu, önce canından çok sevdiği kocasından kaçırmaya başladı. Zaman ilerledikçe de her kesten hatta aynaya baktığında kendisinden bile.
Kâfi değildi kaçırdığı gözler. Kaçmaya çalıştığı gerçeği kalbinden ruhundan kazıp atmaya maalesef yeterli değildi.
Yıllar önce yakın akrabası ile görücü usulü evlendirilmişti. Bir evin bir oğlu olan eşi talih kuşu olarak lanse edilmişti kendisine.
-Öyle ya veliaht varis tek kendileri olacaktı eli sıcak sudan soğuk suya değmeyecekti.
Veliaht demek tüm beklentilere cevap vermek ve ekmeğin tereyağın kaymağını yemekti o vakit geleneklerde..
Aynen de öyle oldu..
Düğünden sonraki ilerleyen süreçte elinin kınası çıkmadan, gel zaman git zaman torun veliaht müjde beklemeye başladı ailenin namı değer büyükleri.
Oğlanın şanı büyük babası torununa yapacağı sünnetin planını anlatıp duruyordu.Oğlanın hanım annesi de yüklükteki döşeyin altına kıstırmıştı sarı çerçeveliyi.. Hal böyleyken bizim eli soğuk suya değmeyen gelinimizin müjdeyi vermesi an meselesiydi artık nasılsa cinsiyetini de belirlemişti büyükler.
Eşini çok seviyordu kırmamıştı kendisini, incitmemişti yüreğini ama âmâsı batsın dı işte.
Aylar yıllardan götürmeye başladıkça ailenin beklentileri hezimete dönüştükçe tutum ve davranışları tenkillere manidar sözlere ve her ay yaşanan olağan süreçte sarsıntı ve kaosa dönüşmeye başlamıştı.
Kayınpedere akıl veren kahvedeki dostun tavsiyesiyle bu sıkıntıya açıklık getirmeye karar verilmiş, doktorun yolunu tutmuşlar ısrarla tüm aile fertleri görüşmeye girmişi,tetkikler sonucu acı gerçeği Dr, bizzat hepsine açıklamak zorunda kalınmıştı..
O zamanın şartlarıyla bu süreç zor ve zamanla görünüyordu..dönüş yolunda kayınpeder ve oğlunun omuzları çökmüş kafaları eğik ağızlarını bıçak açmıyordu.
Eve nasıl döndüklerini galiba hiçbir zaman hatırlamayacaklardı..
Dış kapı kapanır kapanmaz yoldaki omuzları çökmüş yaşlı adam gözü dönmüşçesine gelinini kapıya çarparak iki eli gelinin boğazına sarılır öfkesini kusmaktadır.
-Anmayacaksın öldürürüm seni gelin anmayacaksın tamammı!!!
-Ağzını açmayacaksın gelin!!!ölümün elimden olur!!!tamammıııııı!!!
-Ben hidayet efendinin oğlu kısır döl vermiyor dedirmem!
-Soyundan soy üretemedi kuruttu dedirmem!!
-Ağzını bıçak acarsa bıçağı yersin gelin tamammııııııııı!!!
Ne sesini çıkarabilmişti,nede elinden diğerleri kurtaralım hamlesi yapabilmişti..
Gelenek ve törelerin baskısı en ağır şekliyle işleyişe geçmişti. Elkızı tüm yetersizliği üzerine almış ve oğlanın gururu kurtarılmıştı. Ailenin şerefi ay aydınıydı.
Lakin, geline her gün karanlık her akşam geceydi o günden sonra..
Çok sevdiği eşine mi kendine mi yansın dı gelin!!Susmuştu..
Aile büyük şehir doktorlarına gitmeyi ret etmişti.Gittikleri doktor yanılıyor olabilirdi.Ne malumdu gelinde kusur olmadığı..Oğlanları uzun boylu,gür saçlı koyu tenliydi..Saçları çabuk uzuyordu hem..
Suskunluğu bir gün kapalı kapılar ardındaki dialoğu duyduğunda isyana dönüşmüştü.
Baba ısrarla köydeki arkadaşının acar kızından bahsediyordu. Genç diri kesin soy verir bize diyordu.
İnanamıyordu!Midesi bulanmaya başı dönmeye kalbi sökülmeye küçülmeye karınca olmaya başlamıştı..evet karınca!!keşke karıncanın deliğine girebilseydi.
Yok! Çok sevdiği eşi itiraz edecek babasına.
-Baba o nasıl söz ben hanımını seviyorum! diyecekti..Biz mutluyuz!
Ses yok!
Kulağını kapıya iyiden dayadı kafasını sallayarak düşündüğünü az sonra teyit edecekti kocası.
Ses yok! Evet! Evet! Ses yok!
Artık o bir karınca değil, O bir kocaman HİÇ ti!
Duymak istemiyordu neyin önemi vardı ki bu hiçliğin yanında..
Artık devreye kendi kadınlık gururu ve onuru girmişti bastırdığı, ötelediği sevdiklerini üzmemek adına kendini yok saydığı kendinden vazgeçtiği.
Ertesi gün tüm aile hasta ziyaretine gidiyoruz sen kal dediklerin de kaderine boyun eğme öğretisini tercih etmemiş miydi?
Hıçkırıklarla kaderine ağlıyordu… Ailenin kendisine suçluymuş gibi tepesine baskıyı bindirmesine o kadar yanmamıştı da şimdi yanıyordu.
Yapacağı hiçbir fedakarlık kalmamıştı.Eşi için gösterdiği sabır artık anlamını da yitirmişti..
Kapının zili isyan dünyasından sıyrılmasına sebep oldu.
Gelen çarşıdaki dükkanlarının üstünde kalan kiracı beydi..
Kapıdan durumu arz edip gitmeye gelmişti. Hem kirayı verip hem helâlaşacaktı ev sahibiyle…
Gelin kiracının uzattığı paraya boş bakıyordu umurunda değildi..
-İçerde babam.
- Bana kızar misafiri kapıda beklettiğim için buyrun geçin dedi.
Şöyle bir saçlarını savurdu, göz bebekleri parladı.
Evet, gerçekten hiçbir şey umurunda değildi!
Bileğini tuttu hayatında ilk defa gördüğü adamın.
Ve o günden sonra kendini hiç mi hiç sevmedi.
Bir daha elini uzattı bembeyaz gelinliğe dokunabilmek için nafile..
Az sonra kızı bu gelinliği giyecek… Yıllarca babam diye sarıldığı adam kırmızı kurdeleyi bağlayacak. Hidayet efendide torununu koklayarak uğurlayacaktı.
Ve yine bir kadın akıp gidecekti kendisi için biçilmiş kaderi yaşamaya..
SEVGİLERİMLE
F.Z