Kâbetullah! Mescide-i nebi! Cenab-ı Hak neler sergiliyor buralarda. Kâbetullaha bakmak, Allah Resulüyle birlikte namaz kılmak. İnanılmaz! Tek kelime ile inanılmaz! Ramazanda farklılaşıyor gözlerin gördüğü. Bu belli ki boyun bükmenin, nefsi yenmenin yani yani orucun fazileti. Gerçekten çok farklı bu ibadetleri ramazan ayında buralarda yapmak.
Nerdeyse akşam namazından sonra da kimse yerinden kalkmıyor. Bu nasıl sabır Allah’ım!  Bazen etrafımda oturanlar ile konuşma, hatırlarını sorma, ellerini sıkma imkânı buldum. Bazıları ile dostluklar kurdum. Gelirken bize sarılanlar selam gönderenler oldu. Bende kardeşlerimin selamını iletiyorum sizlere. Dünya hayatında ve ahiret hayatında onlarla birlikte olmak istediğimi orada Cenab-ı Haktan diledim. Burada bu duamı kendim için ve sizin için tekrar edeyim istiyorum.  Cenab-ı Hak bizi kendine kul, Habibine ümmet kabul etsin. Bizi hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında müminlerle beraber etsin. Sizde “âmin” deyin inşaallah.

    Bütün Müslümanların dile getirdiği sıkıntıları var. Hepsi bu sıkıntıların bir imtihan olduğunu biliyor. Evet, şüphe yok ki bu sıkıntıların hepsi imtihan! Önemli olan sabretmek, gayret göstermek ve Allah’tan yardım istemek. Müslüman gayet iyi biliyor ki “Allah’tan habersiz daldan yere yaprak düşmez”. Müslüman için dünya hayatının zor ve acılı geçeceği ayet ve hadislerde gayet açık belirtilmiş. Elbette Allah’ın izniyle Müslümanlar güzel günlerde görecek. Fakat Müslüman’a güzel günlerde de en az bu günkü kadar vazife yani çile düşecek. Çünkü bilir ki Müslüman imtihan her zaman. Ölünceye kadar! Sabredecek. gayret gösterecek, Allahtan yardım isteyecek. Her şart altında ölünceye kadar! Öylede yapacağız Mevla’nın yardımıyla.

    Yatsı namazı kılınıyor. Arkasından teravih namazı. Bu teravih namazı bildiğiniz teravih namazlarından değil. Şeker gibi teravih namazı şeker! 20 rekât kılıyorlar teravihi. Her rekâtta bir sayfa Kur’an, yani 20 rekâtta bir cüz okuyorlar. Ramazan sonunda Kur’an-ı Kerimin tamamını dinlemiş oluyorsunuz. Tam anlamıyla hârika bir teravih namazı kılınıyor.   Hiç acele etmeden, farzına, vacibine, sünnetlerine tam uyarak. Anlıyorsunuz ki bu namazlar namaz, şeker gibi namaz! İmamlar hem okuyor hem ağlıyor. Çok şey biliyorlar. Başımıza gelecekleri de. Ayetler şekilleniyor gözlerinde; ağlıyorlar, ağlatıyorlar. Hele vitir namazında yapılan dualar. İmam inanılmaz bir yakarış sergiliyor sayısız insanın âminleri arasında. İmamlar çok ihlâslı. Binlerce Müslüman ise Allah’a kulluğun zevkinde. Her şeyi unutmuşlar; Allah’tan başka. Bu “âmin” nasıl bir âmin Allah’ım! Sanki herkes, her şey, bütün melekler “âmin” diyor. Burası Allah’ın evi, mescide-i nebi! Buralarda her şey farklı!

    Bakın burada size bir ilmihal bilgisi aktaracağım.“Tadil-i erkân namazın vaciplerindendir. Namazın kıyam, rükü, secde gibi rükünlerinin tam bir sükünet içinde yapılmasıdır. Kısaca, namazı aceleye getirmeden hakkını vererek kılmaktır. Mesela rüküde  en az bir kere “Sübhane Rabbiye’l-Azim” diyecek kadar beklemek, kıyama kalkarken de vücut dimdik hale geldikten, sükünet bulduktan ve en az bir kere “Sübhanallah” diyecek kadar bekledikten sonra secdeye gitmek gibi. Bir vacibin bile bile ve mazeretsiz olarak terk edilmesinde veya geciktirilmesinde mesuliyet vardır. Böyle bir şey sehiv secdesi ile telafi edilemez. Bu durumda namazı yeniden kılmak daha uygundur.” Maalesef ülkemizde kıldığımız teravihlerin durumu işte bu! Ne bu acele kardeşim ne? Cemaatin birazı kıyamda birazı rüküde birazı secdede. Bu ne aymazlık. Sen ne yapıyorsun kardeş! Sipor sahasımı burası? Ne diyeceksin Allah’a? Nasıl vereceksin bunun hesabını? Sen namazı peygamber nasıl kıldıysa öyle kıldıracaksın kardeşim! Bak tadil-i erkân vacip. Vacip bilerek, mazeretsiz  olarak terk edilirse namazın yeniden kılınması uygundur demiş âlimler. Bu ayıp size günah olarak yeter. (Devam edecek)