Önceki yazımızda “hayır” oylarının ne anlama geldiğini ve hayır diyen partileri değerlendirmeye çalışmıştık. Bu yazıda ise “evet” diyen partileri değerlendirmeye çalışacağız. Öncelikle ifade edelim ki; evet veya hayır diyen partilerle, evet ve hayır diyen seçmenler bire bir aynı değil.
Referandumdan sonra haritalar ve iller renklere ayrılarak referandum sonuçları açıklanmaya başlandı. “Ülke bölünüyor mu?” sorusunu soran gazeteler ve vb oldu! Mavi, kırmızı, beyaz; renklerle illerin oy haritası gösterilmeye çalışıldı. İfade etmek gerekirse, yüzde kırk dokuz oyla “hayır” diyen bir ilin renklendirdiğinizde “evet”ler ne olacak veya tam tersi bir durumda “hayır”ları ne yapacaksınız. Aynı evden bir seçmen “evet” diğeri “hayır” verebilir. Bunlar eşler arasında da olabilir. 26 maddenin bir veya ikisini beğenmediğinden tamamına “hayır” diyen de çıkabilir veya tam terside olabilir. Gerçek demokrasi işlediğinde bir ayrışma olmaz; yeter ki demokrasiyi tam ve sağlıklı bir şekilde işletelim!
…
Öncelikle teklif ve hazırlık iktidar partisinden geldiği için referandumu iktidar partisinin anayasa değişikliği gibi göstermek isteyen partiler ve bazı STKlar oldu. Sonuçta her hazırlığın öncelikle birileri tarafından yapılması gerekiyor. Dolayısıyla hemen her platformda anayasa değişmeli diyen partiler, iş ciddiye binince “ipe un sermeye” başladılar.
İktidar partisi, (Ak Parti) eksiği gediğiyle halkın taleplerini muhalefet partilerinden daha iyi değerlendiriyor. Bir kere daha gördük ki halk makul talepleri kabul ediyor, bazı kızgınlıklarını dile getirse de gelecek adına aklıselim davranıyor.
Ak Parti, yalpalayarak da olsa son düzlüğe referandumu anlatarak girdi ve bu referandum sürecinden alnının akıyla çıktı. İktidara bu referandum süreci bir kez daha seçmenin taleplerini öğrenme ve değerlendirme fırsatı sundu. Eğer iktidar, birde kadrosunu halkın/seçmenin taleplerine göre dizayn edebilirse o zaman muhalefetin işi daha da zor olacağa benziyor…
İktidar partisi halkın taleplerini iyi değerlendirmesi biliyor! Muhalefet iktidarı zorlayacağı yere kendisini yanlışa zorluyor. Değişimi ve yenilikleri değerlendirdiği sürece Ak Parti karşısındaki muhalefetin işi çok zor gözüküyor. Bu bağlamda iktidarın yapması gereken kendi muhalefetini de kendisi yapması, kendi içinde var olan veya girmeye çalışanların ne kadarı çıkarcı ne kadarı partiyi ve millete hizmeti ön planda tutuyor bunu iyi değerlendirmesi gerekiyor. Ak Parti eğer iktidarı kaybederse bunun nedeni yine kendi içindeki sorunlar ve çıkar için yerleşenler olacak. Bu sorunlar işler yolunda giderken pek ortaya çıkmaz, tökezleme başladığında olur. Tıpkı anayasa oylamasında parti kapatma maddesinin düşmesi gibi. Bu maddenin düşmesi bize göre de isabet olmuştur o ayrı.
Saadet Partisi, yeni genel başkanıyla siyasi hayatımıza yeni bir soluk, yeni bir renk getirdi. Siyasetin dilini ve üslubunu kendince sakinleştirdi. Bununla birlikte iktidarın geldiği ana kaynak olarak da bakarsak iktidarın karşısında ve besleneceği oy kaynağı olarak da aynı seçmen kitlesine hitap etmesi yönüyle de siyasetin daha renkleneceğini ve iktidarın karşısında ve onun dilini iyi bilen bir muhalif rüzgâr eseceğini düşünebilirdik. Düşünebilirdik diyorum; son kurultayla adeta SP kendi ipini çeken bir parti durumuna düştü. Bu başlı başına bir yazı konusu… SP, bu badireyi atlatabilirse parti olduğunu ispat etmiş olacak, SP’nin partileşmesi ise iktidarın işini zora sokabilir. Dileyelim kazanan Türkiye ve halkımız olsun!
BBP, kurulduğundan buyana bir kadro hareketi olamadı. Her fırsatta doğruyu destekledi bazen heyecana kapılıp kendini ifade ederken yanlış anlaşılmalara sebep olsa da… Parti olarak ülke menfaatlerini kendi menfaatlerinin önünde tuttu. Parti Rahmetli Yazıcıoğlu’nun şahsında tanındı ve sevildi, vefatından sonrada arkadaşları şuana kadar aynı çizgiyi korudular. Fakat millete mal olacak şekilde kendilerini tanıtamadılar, kadroları yeterliyse bile halka bu tam olarak anlatılamadı. Referandumda da BBP, kendine düşeni, geçmişiyle çelişmeyecek ve Rahmetli Başkanlarının aziz ruhunu incitmeyecek şekilde bir tutum için de “eksik ama evet” sözüyle desteklediler. BBP, çoğu seçmenin gönlünde oy atmasa da sevdiği ve desteklediği bir parti olarak kaldı. Rahmetli Başkanın cenazesi de buna şahitlik eder!
Yine solda ve Kürtlerden oluşan pazı partilerde referandum için “yetmez ama evet” diyerek desteklerini verdiler.
Evet veya hayır desek de referandum geride kaldı, CHP genel başkanı Sayın Kılıçdaroğlu; “şimdiden anayasa hazırlıklarına başlayalım” diyor! Görünen o ki; önümüzdeki yıl ve yıllar seçim ve referandumu daha çok konuşacağız. Temennimiz ülkemiz kendi anayasasını kendi seçtiği milletvekillerine yaptırsın ve kendi seçtikleri iktidarlarla dünya devletleri arasındaki yerini alsın!
Güçlü, halkının daha mutlu ve daha özgür olduğu bir Türkiye dileğimizle!