Çeşmelerin musluğunu iki de bir kıranlarla

Milletin suyuyla, kaderiyle oynar gibi oynayanlarla işim olmaz, benim..

Siz var ya siz, resmen ve alenen katilsiniz,

Zamanın,suyun ve sanatın ..

Bir amca söyledi geçen gün:

Köylerimizi, şehir yaptılar

ama bağlarımızı yok ederek..”

Güveyik otu kadar vefalı değilsiniz,

Böğürtlenler kadar cömert..

…………..

Sizinle,

Asla ve kata aynı yerde duramam.

Yol geçecek dağın ortasına hanay yaparak,

Vatandaşın yoluna taş koyana da  küsüm.

Olmaz ki kardeşim! Çek elini omzumdan.

Bana, kızma deme sakın,

hiddetim, şiddete dönüşmeden

Kaybol ortadan,yoksa..

akıllı niyet okuyucularına zaten selam vermem..

Büyücülerin fetvasıyla amel edenlerle

neden uzlaşayım, söyler misiniz..

söyler misiniz

İki fenadan bir menafi çıkarmamızı talep eden,

En kendine göre, özgünsüz, görgüsüzlerle..

Bi yere kadar..

“Bizim kendimize has..”

Diye, başlayan cümlelerin ardından çıkan sopalara mı

Selam verelim

Yeryüzünün her bölgesi,

"En en kendine has .." iken

Hem bunlar var ya şiirden de anlamazlar..

Şiirimizi  kah 'moderne atıfla ..' yontanlar..

Kah şarkıya söz , rakıya meze yapanlarla nerede buluşabilirim

Olmaz, olmamalı, "şiir bu boru değil!"

Ben ötekiysem.. o merkezse.. merkezden su çıkmıyorsa.. üretmiyorsa merkez..

Daha ne kalmış ki, aramızda ortak olan..

Yok !

Öyle ise, bu toz duman niye?

Çingeneler der ki:

“üç-beş yerlinin hatrı için hor gördünüz,bizi.."

Evet sadece üç beş yerli!

Zaten, Danimarkalı zibidilik yapmadan sokaklar yassak bize,

Sahi bir de kandillerde..

Menekşelerin fıtratıyla oynayanlarla, barışmak mı ?

Allah yazdıysa bozsun..

Çiçek dalda, bal petekde  dursun.

Böylesi daha iyidir.

Beton mezarlara bizi hapseden..

Güneşi gölgeleyenlerle

Asla barışamam.

Asabım bozukmuş! Peh..

"Benim asabım var bozuk.." ya senin?..

Asabı olmayan, neye benzer.

Vicdanını kullanmadan böbürlenen kof bidona mı..

Sokak hayattır, hayat sokak, dedik diye

Sokakları kedilere kapattılar..

Kedisiz bir hayat, ne kadar soğuk olur, düşünsenize..

Ben düşündüm ve arabaları imajdan ibaret adamlarla

Konuşmamaya karar verdim..

Ta ki, atlarla dost olasıya dek.

Evet, konuşmayacağım; ekmeğimize tescilli zehir katanlarla..

Ceplerimize ve evlerimize izinsiz girenlerle barışmam, konuşmam..

Sıradanlar, çingenelikle barışmadan asla..

Ya sıradanlıktan bir adım öte geçecekler,

Ya da biz çingeneler, oturan ayılarla konuşmayız..

Yağmurdan sonra toprağın ruhunu koklamamı yasaklayanlar

Kesinlikle bizim akrabalarımız, komşularımız olamaz.

Biz, köşe taşları köşelerde taşız, evet taş!!

Köşeler dedenizin mirası değil, size..

Nasıl anlaşalım, sizinle?  Neden..

Hem ben, Ferhatı küstürenlerle barışmam, asla..

Geceyi gündüzle uzlaştırmak size mi düştü..

Yok öyle, gecelerimize dokundurtmayız.

Değil mi ki, dünyayı ve kavgayı iki kadeh zehre indirgediniz,

Hukuku, birkaç sayfa gazete kupürüne..

Sizinle uzlaşmanın, konuşmanın mümkünatı yok..

Hani demiştim ya bir zamanlar:

“Telefon çalarsa , yokum..” diye

Öyle ise, konuş ey sükut!.. 

Öner yazdı.