İbrahim Aleyhisselam eline bir balta aldı ve bütün putları kırdı. Yalnız onlardan en büyük olanını bıraktı, baltayı da onun boynuna astı.

Putlarının kırılmasına öfkelenen kavmi, koşarak İbrahim Aleyhisselam’ın yanına geldi.

İbrahim Aleyhisselam onlara; “Siz kendi elinizle yontmakta olduğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Hâlbuki sizi de yapa geldiğiniz şeyleri de Allah yaratmıştır.” dedi.
   
Kavmi bu durumu hemen Nemrud’a ulaştırdı. Nemrud, İbrahim Aleyhisselamı ve halkı huzurunda topladı. Onlar İbrahim Aleyhisselam’a şöyle dediler: “Ey İbrahim! Sen mi tanrılarımıza bu işi yaptın?

İbrahim Aleyhisselam: (kırmadığı büyük putu göstererek) “Belki onları şu en büyüğü olan kırmıştır. Eğer konuşursa ona sorunuz. Bu putların en büyüğü, sizin kendisiyle birlikte şu küçük putlara da tapmanıza kızarak onları kırmıştır!” dedi.

Onlar dediler ki: “ And olsun ki; bunların söz söylemeyeceğini sen de bilirsin.”

İbrahim Aleyhisselam: “Öyle ise Allah’ı bırakıp ta size hiçbir şeyle ne yarar, ne de zarar yapamayacak olan şu putlara hâlâ tapacak mısınız? Yuf size ve Allah’ı bırakıp tapmakta olduklarınıza! Siz daha akıllanmayacak mısınız?” dedi.

Nemrut da İbrahim Aleyhisselama şöyle dedi: “Senin şu ibadet etmekte olduğun ve halkı da ona, ibadete davet ettiğin başkalarına karşı, kudretinin ululuğundan ve üstünlüğünden söz ettiğin ilahını gördün mü? Nasıldır o?”

 İbrahim Aleyhisselam: “ Benim Rabb’ım hem diriltir, hem öldürür!” dedi.

Nemrut: “Ben de, diriltirim öldürürüm!” dedi.

 İbrahim Aleyhisselam: “Sen nasıl diriltir ve öldürürsün? deyince,

Nemrut: “Ölümüne hükmettiğim iki adamdan birini öldürürüm, onu öldürmüş olurum. Diğerini ise affedip sağ bırakırım. Onu da, diriltmiş olurum” dedi.

İbrahim Aleyhisselam: “Allah güneşi doğudan getiriyor. Haydi, sen onu batıdan getir bakayım?” deyince Nemrut şaşırdı, tutulup kaldı. Bunun üzerine Nemrut ve kavmi İbrahim Aleyhisselam’ın öldürülmesi üzerinde sözbirliği ettiler ve onu zindana hapsettiler.

Nemrut Toplattığı çakıl taşları ile geniş bir ateş çukuru yaptırdı. İçine üç ay odun toplatıp yığdırdı. Odunlar her tarafından tutuşturuldu. İbrahim Aleyhisselamı ateşe atmak için yüksek bir binanın üzerine çıkardılar. Ellerini ayaklarını sımsıkı bağladılar.

İbrahim Aleyhisselam ateşe atıldığı sırada, Cebrail Aleyhisselam gelerek ona şöyle dedi: “Ey İbrahim bir isteğin varmı?” 

İbrahim Aleyhisselam: “ Senden isteğimi soruyorsan, hayır!” dedi.

Cebrail Aleeyhisselam: “Öyle ise, ihtiyacını, Rabb’inden dile!” dedi.

 İbrahim Aleyhisselam: “O’nun halimi, dileğimi bilmesi bana yeter! Ey Allah’ım! Sen göklerde teksin, yerde de teksin. Ben de yerde bir tek’im! Yerde benden başka, Sana ibadet edecek kimse yoktur. Allah bana yeter! Ne güzel vekildir O!” dedi.

O zaman yüce Allah tarafından şöyle buyuruldu: “Ey ateş! İbrahim’e karşı, serinlik ve selametlik ol!

 Yüce Allah’ın buyurduğu gibi, ateşin sıcaklık ve yakıcılığı gitti ve bir ışık haline geldi. Ateş sadece İbrahim Aleyhisselamı bağlayan ipleri yaktı. İbrahim Aleyhisselam kalkıp ateşin içinden yürüyerek dışarı çıktı.

    İbrahim Aleyhisselam’ın ateşin içinden dipdiri çıktığını gören kimselerden bazıları Allah’a iman ettiler. Yüce Allah İbrahim Aleyhisselam’a Nemrut’un ülkesinden ayrılıp kutsal Şam topraklarına gitmesini emretti.