Bazen kalemine mürekkep olsun diye binlerce sözcük eritsen de yol bulup akamazsın gönülden gönüle..Bir insan söyleyecek pek çok söze, kuracak pek çok cümleye ama aynı zamanda da anlatamayacağı pek çok kişiye sahip olduğu zaman susmayı tercih eder genellikle. Yokluktan var olduğu gibi varlıktan yok olmasını bekler düşüncelerinin. Ama ben bu sefer hislerimin ve verecek karşılıklarımın, susmamla yok olup gitmesini istemedim.
Son zamanlarda sanatçı kimliğiyle toplumda belli bir yere gelmiş insanların ‘başörtüsü’ne karşı gösterdikleri tahammülsüzlük örnekleri tahammül sınırlarımı zorlamakta. Anlam verememekle birlikte milletin hassasiyetlerine dil uzatarak reyting yapma peşinde olan zihniyetleri kınıyorum,kınıyoruz.
Sanatçı sıfatını benliğiyle bütünleştirmiş, böylelikle toplumda öne çıkmış insanlardan,toplumu bütünleştirici,İNSAN’ı merkeze alan bir yaklaşım beklerken,toplumun azımsanamayacak derecede çoğul bir kesimini aşağılayıcı, aynı zamanda hakaret dolu cümlelerle karşılaşınca ciddi manada şaşırıyor ve ülkemin “sanatçı” kimliğini ister istemez sorgulamaya itiliyorum.
Serra Yılmaz’ın geçtiğimiz günlerde konuk olduğu bir programda sarf ettiği sözler, sosyal medyayı da toplumun belirli bir kesimini de salladı.
Serra Hanımefendinin söz konusu konuşmasını belki on kez dinledim. Kendisine kızmakla beraber içimde onu anlamaya yönelik bir istek duydum. Ve bunun için çabaladım da.Ancak Fransa’da psikoloji bölümünden mezun olmuş bir bayanın, başörtülü olarak okula giremememin manevi bir işkence olmadığını söylemesine ve başörtülü olarak okula giremediğim için gösterdiğim tepkiden utanmam gerektiğini söylemesine anlam veremedim, kendimi zorladım ancak hafsalam almadı. Ve bir şeyi çok merak ettim; Dinde zorlama yoktur,olmamalıdır da ama farz edelim ki kendisinin üniversite okuduğu dönemde o ÖCÜ olarak adlandırdığı hemcinslerinin giydiği kıyafetleri okula giderken giymek zorunda olsaydı ve ne kadar karşı çıkarsa çıksın onu ikna odalarına sokarak o başörtüsünü kendisine giydirselerdi bu manevi bir işkence olmaz mıydı?Kendisi bunu yapmak istemediği halde,özgür düşüncesine,iradesine ve inançsızlığına müdahale edilseydi ve kendini bilmezin biri yaptığından utanması gerektiğini söyleseydi ne yapardı? Ayrıca kendisine sormak istiyorum bir başörtülü olarak;Neden ve kimden utanacağım?Ben okula çıplak girmek için değil başörtülü girmek için direniyorum.
“Başımı bağlayarak üniversiteye giremedim,çok büyük bir baskı örneği değil.İşkence görüp toprağın altında ne idüğü belirsiz çukurlardan kemiği çıkanların yanında.YANİ İNSAN UTANIR!” dedi kendisi.Sanki başörtülü insanlar Serra Yılmaz’ın bahsettiği zulümlere maruz kalmış kişilerin yaşadıklarını işkenceden saymıyor,ne idüğü belirsiz çukurlara gömülenlere üzülmüyormuş gibi konuştu.Ve sanki başörtülü(Başı bağlı değil!) okula girememekle bahsi geçen işkence aynı kulvardaymış gibi konuşması bir de üstüne UTANMAMIZ gerektiğini söylemesi şöyle düşünmeme neden oldu;Serra Yılmaz mantığıyla gidersek birbirinden çok farklı iki konuyu bir tutabiliriz,öyleyse;Üçüncü Dünya Ülkelerinde açlıktan,bazen susuzluktan ölüp ne idüğü belirsiz çukurlara gömülen küçük küçük bedenler varken,kendisinin o tv kanalında o kilo ile reyting yapmak amaçlı insanların hassasiyetlerine dil uzatması biraz ironik değil mi? YANİ İNSAN UTANIR SERRA HANIM!
Serra hanım hızını alamayıp çarşaflı ve siyah başörtülüleri öcü olarak gördüğünü ve onlardan korktuğunu söyleyerek sonlandırıyor sözlerini.Kendisinin başörtülü hiç tanıdığı olmayabilir hatta buna rağmen başörtülü zihniyeti çok yakından tanıyormuşçasına atıp tutabilir ama hayran kitlesinin içinde hiç mi başörtülü bir hemcinsi yoktu?Var olduysa bile sanmıyorum ki artık olsun..
Kimse başörtüsünü sevmek,onaylamak zorunda değil,nefret de edebilir,başını açmak ya da kapatmak kişinin kendi seçimidir.Kiminin canını kapatmak kiminin canını da açmak yakar.Hepsine saygı duymak değil midir önemli olan? Senin canını saçını açmak acıtmıyor olabilir ama bir kesim vardır ki ciddi manada yakıyordur canını.Bu yaşa gelmiş,psikoloji okumuş,sanatla uğraşıp,dizileri ve filmleri sayesinde toplumla iç içe olan birinin bu kafada olmasını ve sanatçı(!) sıfatını taşımasını pek çokları gibi anlamlandıramıyorum.Dil uzattığınız giyim tarzımız değil,İNANCIMIZ.Başörtüsü baş bağlamak değil ibadet bana göre,anlayın artık bunu!
“Onların ALLAH’ı bırakıp tapındıklarına sövmeyiniz”(En’am 108) diyen bir dine inanmışız biz.Sen ister ateist ol ister deist;ister at’a tap ister ineğe ben sövmüyorsam senin şirkine dilini bağla uzatıp durma o dilini ibadetime,Sen sanatını(!) yap kendi kendine!