Yakın tarihin üzerindeki sisler yavaş yavaş kalkıyor. Eskiler” Gerçeklerin  zamanı gelince ortaya çıkma gibi bir özelliği vardır” derler. Tarihimiz şanla şerefle dolu örneklerle dolu olmanın yanında , zulüm ve haksızlıklarda yok değil.Yanlışlıklar ,haksızlıklar  kendi insanımıza  yapıldığı gibi  ülkemizde yaşayan farklı din ve kimliklere mensup vatandaşlarımıza  da  yapıldı. 
Aynı bayrak altında yaşayan her vatandaşın mal ve can güvenliği devletin teminatı altındadır. Dili, dini, ırkı ve rengi ne olursa olsun her vatandaş eşit haklara sahiptir. Bu insanların mallarını elinden almak, canlarına kastetmek,yaşadığı topraklardan sürmek ne insanlıkla ne Müslümanlıkla ne de devlet anlayışıyla bağdaşır.
 6-7 eylül 1955 olayları Cumhuriyet hükümetine ve Türk tarihine sürülmüş kara bir lekedir. Bugün hâlâ hafızalardan silinmeyen bu yağmalamayı canlı şahitler anlatmaktadır. Evlerinin kapıları önceden işaretlenen gayrimüslim vatandaşlarımızın anlattığına göre “Selanikte Atatürkün evi bombalandı” diye bir haber çıkıyor. Provakatörler yağmacıları harekete geçirip kilise, havra ne varsa evlerle birlikte talan ediyor, yakıp yıkıyorlar. Bazı yağmacılar yakalanıp cezalandırılıyor. Hatta bu zarara uğrayan vatandaşlarımıza devlet yüklü tazminat ödüyor. Fakat bu kara leke bir türlü silinemiyor. Yapanlar belli olduğu halde koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk halkı vicdanlarda mahkum ediliyor. Fatura devlete kesiliyor, devlet uluslar arası camiada zan altında kalıyor.
1993 yılında ki Uğur Mumcu , NecipHablemitoğlu,Bahriye Üçok,Ahmet Taner Kışlalı gibi  bir çok sol ve laik kesimdeki insanlara yapılan saldırılar da yakın tarihimizin kara lekelerindendir. İnanan bir insan  yapılan bu saldırıları yapmaz,yapılanı da kesinlikle tasvip edemez.Çünkü  her can kutsaldır.Ama bu işleri tezgahlayanlar bir taşla birkaç kuş vurmayı hedeflemişler ve  menfur hedeflerine ulaşmışlar.Toplumda dindarları suçlu ilan ederek birbirine kırdırmayı amaçladıkları  ancak Ergenekon davası vesilesiyle şimdilerde bir bir ortaya çıkıyor. Bugün gazetesinde Sol güçbirliği kurulu başkanı Prof. Dr.Tahir Hatipoğlu “Dezenformasyondan dolayı İslami kesimi suçladık, medya eliyle yanlış yönlendirildik , şimdi  pişmanım” diyor.O günlerde suikastın sonrasında oluşturulan havayla dine ve dindarlara karşı gösterilen  tepki lavları hala hafızalarda. Ancak yıllar sonra olayları  dindarlara fatura edilirken ses çıkarmayan  Mumcunun hanımı ve Ceyhan Mumcu  CHP milletvekili Ömer Çiftçiyi ve savcı Nusret Demiralı suçluyor.
 Dink ve Malatya Zirve Kitabevi cinayetleri ile Trabzon’da bir rahibin öldürülmesi gibi benzer olaylar Türkiye Cumhuriyeti devletinin hâlâ başını ağrıtmakta, Avrupa ve dünya devletleri yanında itibarımızı azaltmaktadır. Halbuki bu millet semavi dinlere saygılı, savaşta bile kadın.çocuk, din adamlarına dokunmayı yasaklayan bir inanca sahiptir. Hal böyle iken milli duygularla ya da dindar görünerek bir hristiyanı, bir misyoneri katletmenin, Ermeni vatandaşımız Hrant Dinki,Rahip Santoro yu hunharca öldürmenin;  Malatyada  Zirve kitabevindeki Hıristiyanların boğazını kesmenin akılla, vicdanla ve İslâmla hiçbir ilgisi yoktur.
Danıştay saldırısı da bu acı tablonun başka bir sahnesidir.Alpaslan  Aslanın dindarmış gibi gösterilmesi;Tekbir getirerek saldırdı demenin en az işlenen cinayet  kadar toplumu  birbirine kırdıracak bir cinayettir. Katilin de diğer cinayetleri işleyenlerin de dinle imanla bir ilgisi olmadığı ortaya çıktı ama zihinlerdeki tahribatı daha büyük oldu. Faraza katil yakalanmamış olsaydı inançlı kesimin üzerinde ne gibi dolaplar çevrilecekti. İçte ve dışarıda güya dindarlar bu cinayetleri işliyormuş gibi bir hava estirilerek inançlı kesimin şahsında İslam mahkum edilecekti. ABD nin 11 eylül senaryosundan hiç farklı olmayan bir senaryo.Ergenekon davası bu dünyadaki haksızlıkları belki bir derece giderebilir.Asıl hesabın büyük kısmı ahrette görülecek.Mağdur olanlar haklarını mutlaka alacaktır.
Rahmetli Özalın cenazesi bu katliam çetelerine karşı ilahi bir cevap maiyetindedir. Demokratik yollardan kendisiyle mücadele edemeyenlerin tevessül ettikleri alçakça zehir  lemelerinin hesabını bu dünyada da vereceklerdir.Entirikaları er geç ayaklarına dolaşacaktır.
    Yıllardan beri devlet düşmanı derin güçler, çeteler ve mafyalar sağ sol demeden ülkemiz insanını katletmekte sonra bunu devlet işlemiş,inançlı kesim işlemiş gibi göstermektedirler.Art niyetlilerin yanında bazı saf insanlarımız  atılan iftiralara inanmakta hatta desteklemekte. Halbuki Allah katında zulüm ve cinayet işleyene arka çıkmak aynen onu işlemek gibidir.Bir mümin değil bir insanı öldürmek”Düşmanının bile arkasından aleyhinde konuşarak dilini kirletme”ikazının muhatabıdır.Karıncayı bileezmenin hesabıyla hareket eder.