Çocukluğumdan beri kabuslarımın en temel konusu ve en büyük korkum savaştı bu yüzden içinde savaş ve savaştan ötürü zarar görmüş insanların anlatıldığını duyduğumda pek yanaşmamıştım Uçurtma Avcısını okumaya..En çok satanların filmini izlemektense kitabını okumayı tercih eden biri olarak uçurtma avcısının filmini izlemek benim için şaşırtıcı bir karadı ancak anlıyorum ki filmini izlemek bu acıya iki saat dayanmak bir haftada kitabını okumaktan daha akıllıcaymış..
Pek çoğumuz hangi zihniyetlerin kafasında kurduğunu bilmediğimiz dramatik aşk hikayelerine kendini kaptırmış, aşk önünde her şeyin eşit, sosyal statülerin önemsiz olduğunu hatta dünyadaki en derin duygunun aşk olduğunu düşünürken dünyanın diğer tarafında insanlar aşkın, aşk acısının hatta aşkın yüceliğinin bile farkında olmadan,yaşamdan Tanrıdan hatta nefeslerinden ümitlerini kesmiş o dramatik aşk filmlerinde anlatılmayan acıları peyderpey yaşayıp gidiyorlarmış da bizim haberimiz yokmuş… Bir tarafta kendi melodramını yazan ve oluşturan, adete melodram yaşama heveslisi insanlar bir tarafta da hayatları aşk acılarına ve dramlarına bir o kadar uzak bir o kadar habersiz nefesler…
Savaş; Söylemesi,konuşulması yazılması ve başlatılmasının bir hiç olduğu,dillere pelesenk olmasından belli…Ben; siyasi, ekonomik liderlerin aksine ne savaş stratejileri ne de siyasi metaforları bilirim,dünyadaki pek çokları gibi. Bildiğim tek bir şey var İNSAN..Hayalleriyle,hissettikleriyle,yaşadıklarıyla ya da yaşamaya zorlandıklarıyla,mağdurlukları ve acılarıyla İNSAN…
Dünyanın neresine giderseniz gidin mağdur olan tek taraf var;Güçsüzler. Acı çeken ölen öldürülen , sistematik bir biçimde oluşturulmuş tecavüz kamplarında bedenlerini ruhlarını hissetmeyen pek çok kadın pek çok kız ve pek çok erkek çocuk var. Güçsüzler;Yerine göre siyasi yerine göre ekonomik yerine göre seçeneklerinin azlığı bakımından güçsüzler..Günümüzün savaşları; nerede güçsüz nerede çaresiz ve bilimum umutsuz insan varsa onların gerek etnik gerek ekonomik gerekse işin perde arkasına alınan cinsel mana da istismar edilmesi durumu.
Uyuyoruz ya da göz ardı ediyoruz...Değmeyecek konularda çıkardığımız hır gür kadar insanlık için yürekten bir çığlık koparsaydık eğer,şu anda her konuda istismara uğramış ve uğramaya devam eden insanlara yardımımız dokunurdu ama bilemedik ki biz o sırada kimbilir hangi dizide ölen karakterin cenaze namazını kıldırıyor,onun ölümüne ağlıyorduk...Pek çoğumuz göremedi sistematik bir biçimde her yönden,en çokda perde arkası edilen yönden,istismar edildiğini İNSANLIĞIN... göremedik ve sadece perde arkasından izledik,belki de haberde gördüğünüz birkaç dakikalık görüntüye Allah korusun diye bakıp kanalı değiştirmekle yetindik,sanki kanalı değiştirdiğimizde bütün o oldurulanları kumandanın düğmesiyle yok etmişcesine rahatladık...Kİmilerimiz Özgürlüğü tartıştık sabahlara kadar televizyon programlarında dedik ki anneannemlere istemediğim halde toplumun üstüme yüklediği vazifeler sebebiyle gidiyorsam özgür değilim.Oysa ki anneannelere dahi tecavüz eden hayvandan aşağı varlıklar olduğunu ve o kadının bunu yaşamak istemediği halde yaşamasına değinmedik....Ama bilmiyorduk ki biz 'diğerleri'ydik ,Murathan Mungan’ın deyimiyle, biz sadece dinleyen geçen giden herkestik.Dünyada iz bırakan ya da dünyayı farklı bir yer yapan insanlar değil…Yaşamak kimimize göre istediğini yapabildiği ölçüde yaşamak ve özgürlük bir toplama kampında olanın elinde olmadığından onun için tartışılması bile gerekmeyen bir olgu ama kimimiz için anneannenisin evine istenilmediği halde gitme durumu…
Ve adalet Allahın bize öbür dünyada bahşedeceği mutluluk…
- - - - - -