Sevme duygusu insanda doğuştan var olan bir duygudur. Bu duygu doğru yönlendirildiğinde insan ruhunu olgunlaştıran manevi bir gıdadır.
İnsan, her türlü çıkar duygusundan uzak olarak her şeyi ve herkesi, onları yaratandan ötürü sevmelidir. Allah’ın eserlerini ve güzelliklerini seven insan bunları yaratanı ve onun Resulünü en çok sevmelidir. Ancak bu şekilde yönlendirilen sevgi insan ruhu için gıdadır. Allah’ın eserlerine, yarattığı güzelliklere sevgi besleyip onun aslını, yani o güzelliği yaratanı görmezlikten gelmek gözü ve gönlü hakikate kapatmaktır. Gözü ve gönlü hakikate kapatmak ise büyük bir gaflettir, aslında hiç yaşamıyor olmaktır. İnsanın Yaratıcıyı bilerek görmezlikten gelmesi, dünyada ve ahirette ağır bedelleri olan aymazlıktır.
Peygamberimiz (s.a.v): “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.” buyurmuştur. Diğer bir hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.v) “Allah Teâlâ kıyamet gününde ‘Benim için birbirlerini sevenler nerede? Onları gölgemden başka gölge bulunmayan bir günde arşın gölgesinde gölgelendireceğim’ buyurur. Bu hadis-i şerifler Allah rızası için sevgi beslemenin önemini bildirmiş, karşılığının ise cennet olduğunu müjdelemiştir.
Allah dünyada hayat devam etsin, insan nesli kıyamete kadar var olsun diye erkekle kadını birbirine sevdirmiştir. Erkekle kadının birbirini sevmesinde sadece dış güzelliğe (fiziki güzellik- maddi durum) yönelik olan değerlendirmeler gerçek sevme olmayıp bir hevestir. Bu güzelliklerin fani olması nedeniyle bu şekildeki sevmeler hüsranla sonuçlanabilmektedir. Kadınla erkeğin birbirlerini sevmesinde dış güzellikle beraber mutlaka ve daha fazla olarak ruh güzelliğine değer verilmesi gerekmektedir.
İnsan için en büyük mutluluk ve kazanç, Allah’ı ve Resulünü sevmek, Allah ve Resulü tarafından sevilmektir. Allah Teâlâ: “(Resulüm!) De ki: eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Al-i İmran3/31) buyurmuştur. Bu ayet-i kerimede Allah sevgisine ancak O’nun emirlerine uymak ve Peygamberin yolundan gitmekle ulaşılabileceği haber verilmiştir.
Alakadar olmak, beğenmek, sevmek kavramları her şey ve herkesle ilgili olarak münasebetlerde kullanılabilir ve yaşanabilir. Ancak, O’nun için deli divane olmak, uğruna her şeyi feda etmek, kendinden geçmek, 0’nda kaybolmak gibi tarifleri yapılan aşk, sadece Allah ile ilgili münasebetlerde kullanılmalı ve yaşanmalıdır. Çünkü Müslüman Allah ve Resulünden daha fazla hiçbir şey ya da kimseyi sevemez! Esasen sevgi doğuştan verilmiş ilahi bir nimet olup sayısız hikmetleri vardır. Doğru yönlendirilen sevgi kişilerde huzurun ve mutluluğun, toplumda ise barış ve kardeşliğin temelidir. Yanlış yönlendirilen sevgi ise (mal sevgisi- para sevgisi- makam sevgisi vb) ruhları olumsuz yönde etkileyerek, kişilerde azgınlığın ve sapkınlığın, toplumda huzursuzluk ve anarşinin nedeni olur. Müslümanlar için en büyük mutluluk ve şeref olan, Cenab-ı Hak ve Resulünü çok sevmek, Cenab-ı Hak ve Resulü tarafından sevilmek bizlere de nasip olsun inşaallah!