Saçaklardan kılıç gibi buzların sarktığı soğuk bir kış günü olan 05.03.1971 yılında Afyon Karahisar'ın Savran kasabasında açmışım yalan dünyaya gözlerimi... 
Çiftçi olan 5 çocuklu bir ailenin 3. Kız çocuğuyum hep bir erkek evlat özlemi ile yanıp tutuşan annem ile babamın benden sonra bir kız bir erkek evlatları daha gelmiş dünyaya... 
Aile fertleri çoğalınca köy yerinde ki olanaklar yetersiz geldiği için, ben daha 3,5 yaşında iken Afyon dan Denizliye göç ettik 38 yıldan beri Denizli’de ikamet etmekteyim. İlkokulda son derece başarılı bir öğrenci olmama rağmen kız olduğum için ve ailem okumama izin vermedi. Oysa ben okuyup hep bir SAVCI olmak istemiştim her zaman. İlkokul mezuniyetinin ardından bir yıl halk eğitim merkezinin açmış olduğu biçki dikiş kursuna katıldım. Kurs da, sene sonu müsameresinde kültürel etkinlikler düzenlendi ben de bu etkinliklerde büyük bir zevk ile iki türkü ile yer aldım. Etkinliğimize katılan İl milli eğitim müdürünün sesimi çok beğenmesinden dolayı bana yeni bir kapı açıldı ve müdür bey TRT Ankara Çocuk Korosuna kaydımı yaptırdı ama kız olmak büyük bir suçtu ve sırf kız olduğum için bu imkanlar dan da faydalanamadım. Fakat önüme konulan hiç bir engel okuma azmimin ateşini söndüremedi okutulmamış olmak hep derin bir yara olarak kaldı yüreğimde. Bende bu duygularımı sürekli olarak ak sayfalara döktüm, gün geldi şiir oldu, gün geldi öykü oldu yazdıklarım defterlerim de . Bu defterlerimi hala saklarım sandığımın bir köşesinde. .. 
12 yaşında tekstil dünyası ile tanıştım, son derece çalışkan son derece azimli bir insanımdır, tabi ki bu azmim iş yeri sahiplerinin de gözünden kaçmadı 15 yaşında bant ustası 16 yaşında şef oldum çalıştığım iş yerinde. Bu arada elim bir trafik kazası sonucu babamı kaybettim. Babamın ölümü ile kader ağlarını bir kez daha ördü ve kız olmanın acısını bir kez daha çok ama çok acı bir şekilde hissettim ve daha 16 yaşında iken hiç fikrim bile alınmadan çocuk denilecek yaşta evlendirildim... 17 yaşımda büyük oğlum 18 yaşımda ortanca oğlum ve 25 yaşımda da en küçük oğlum geldi dünyaya. Ne üç çocuğum nede evli bir kadın olmamı okuma ve öğrenmeme engelleyemedi, öğrenmeye aç adeta kitap kurdu gibi bir insanım okumayı ve yazmayı çok ama çok seviyorum. Denizli İl Halk Kütüphanesi üyesiyim. 2003 yılında, altı ayda 86 kitap okuyarak ‘'En çok kitap okuyan okur'' dalında, Denizli İl Birincisi seçildim. Üç çocuklu bir kadındım ve kürsüye çıkıp ödülü almak bana yakışmazdı. Evime gelen bildirim evrakının elime geçmesi engellendiği için ne yazık ki o kürsüye çıkıp ödülümü almak nasip olmadı. Çünkü çocuklarımın babası o evrağı bana göstermeden yırtmış atmıştı.
 Önüme konan bu engeller benim okuma azmimi daha da çok kamçıladı. İlerleyen yıllarda dışarıdan okumak için üç kez başvurdum ama hep bir şeyler engel oldu ve o bir karış diplomaya sahip olamadım. Ama mücadelemden de asla vazgeçmedim. Öğrenmenin yaşı yoktur diyenlerdenim ve bu yaşımda Denizli Konservatuvarı Bağlama Bölümü öğrenciyim inşallah bir gün konservatuvarda ki bu öğrenimimi tamamına erdireceğim. Bağlama çalmayı ve türküleri çok seviyorum. 
13 yaşın dan beri şiir yazarım bu şiirlerimi bir olsunbirileri ilepaylaşmayı asladüşünmemiştim ta ki o  güne kadar!
Bundan yaklaşık 8 yıl önce duydum ki ortanca oğlum bir şiir sitesine üye olmuş ve orada şiirler yayınlıyormuş. Bu şiir sitesi Şiir kolikti evimizde internet olmasına rağmen o güne kadar klavyesine bile dokunmadığım bilgisayar benim için çok daha büyük bir anlam kazanmıştı. Bu site nasıl bir yer oğlum orada kimlerle muhabbet ediyor ya kötü insanlar ile arkadaş olursa düşünceleri günlerce uykularımı kaçırdı. Çocuklarıma yalvar yakar olmama rağmen bana bu siteden bir türlü üyelik almadılar. Çünkü paylaştığı şiirleri okumamı istemiyorlardı, ben ise o şiirleri okuyup oğlumun ruh halini çözmek için can atıyordum. Mahallenin çocuklarına bir üyelik aldırdım ve uzaktan uzağa oğlumun paylaştığı şiirleri takip etmeye çalıştım. Ve bir gün o güne kadar uzaktan takip ettiğim oğlumun şiirine bir nazire yazmaya karar verdim şairlik serüvenim böylece başlamış oldu... 
VUR BOYNUM KILDAN İNCE : 
''Dur gitme! 
Hadi yaklaş yanıma.
 Doyasıya sarılayım son bir kez sana. 
Belki bir dahası olmaz! 
Cennet kokunu hapis edeyim bütün hücrelerime.
 Dön de bak şu buğulu gözlerime, 
Neler anlatıyor sana sessizce. 
Beni en iyi sen anlarsın
 Zararı yok anladıklarını getirme sen dile.
 Dur ne olursun gitme 
Kapatma kapıları öylece yüzüme 
Bu gidişin ar gelir yorgun yüreğime 
Gözlerle konuşmadık mı biz her zaman seninle, 
Dön de arkana bir bak 
Solgun çehremin sucu ne?
 Dön bir kere daha bak cesaretin varsa ne olur son kez,
 Hadi beni kırma dön , d
dön ne olur geriye. 
Dur yalvarıyorum bak. 
Ne olur gitme! 
Bütün vebali yükleme yorgun bedenime 
Sende benimle bizrlikte yaşamadın mıyıllardır aynı evin içinde
Bilmez misin suçun büyüğü kimde? 
Gidiyorum deyipte sakın beni kahretme, 
Elini vicdanına koy, koy da doğruyu söyle, 
Suçlu ben isem, Vur boynum kıldan ince..... 
Dur gitme dön geriye! 
Bu böyle bitemez ama, 
Sen bilirsin yinede. 
Sen sitemlerle paylaşırken geceni, 
Ben esen rüzgarlar da ararım senin efsun kokunu sessizce, 
Öyle ya Benim yerime koymadın ki kendini, Nereden bileceksin? Senin için neler neler çektiğimi 
Demek dönmeyeceksin 
Demek gidiyorsun öyle mi 
Peki hadi git
Hadi git diyorum sana amma
Şu sözlerim kulağına küpe olsun 
Et tırnaktan ayrılmaz annem Fizana da gitsen sen benim oğlumsun.'' 
Safiye SAMYELİ….
Şairlik yoluna adım attığım ilk  günden buyana benim bir tek amacım var  
Okutulmamış kız çocuklarının sessiz çığlıklarına ses olabilmek
 ‘'KIZ ÇOCUKLARI NIN OKUTULMASI .''  Zaman zaman bu arzumu gerek şiirlerim ile gerek görsel yayınlar, gerek basın aracılığı ile tüm insanlarla paylaşmak sesimi tüm insanlığa duyurmak istiyorum. Sosyal paylaşımlarda bulunmayı topluma faydalı olmayı çok seviyorum. Bir çok şiirimi, bir çok kuruma hibe ettim ve buralardan çeşitli ödüller aldım ama beni aldığım ödüller değil topluma verdiğim mesaj ilgilendiriyor. 
Amacım insanı insan yapan olgunun bir karış diploma olmadığını insanların diploması olmadan da çok şey öğrenebileceğini en onulmazı oldurabileceğini ispat etmek, yine de her şeye rağmen eğitimin şart olduğunu özellikle kız çocuklarının okutulması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Şiire serbest Şiilrer başlamış olsam da zamanla hece şiirini daha çok sevdim ve burada kısacık iki anımı paylaşmak istiyorum siz gönül dostlarımla... 
İlk hece şiiri yazdığım dönemlerde şiirimi gözden geçirmesi için benim yüreğimde yeri bir başka olan ağır ceza avukatı Ahmet Kurcan ağabeyime gösterdim kendisi şiiri okudu ve değerlendirdi... 
Bana söylediği söz aynen şuydu 
‘'Ah Safiye kelime haznen geniş, duygu aktarımın mükemmel keşke birde ayak kullansaydın bu şiirde'' dedi... 
Burada benim verdiğim cevabı çok dikkatli okumanızı rica edeceğim 
Ahmet abiye aynen şöyle dedim. ‘'Kurban olurum ağabey ben ellerimle bu kadar yazabildim ayaklarımla nasıl şiir yazarım.'' 
İşte cehalet bu kadar zor bir şeydi dostlar. 
Burada Ahmet ağabeyin kastettiği ayak şiirin ayakları benim kastettiğim ise kendi ayaklarımdı. Zamanla ayağı uyağı öğrendim çünkü elimden kurtuluşu yoktu azmetmiştim bir kere bu işi öğrenmeye. 
Benim, şiiri yazayım da şurada üç gün beklesin gibi bir alışkanlığım yok ne yazık ki... 
Yine bir gün işten geldim, şiirimi yazdım, direk sayfaya ekledim ve site yöneticisi bir hanım bana 
‘'Safiye hanım bu şiiri kim yazdı'' diye sordu... 
Ben de ‘'Az önce ben yazdım'' dedim ve o hanım benim sözlerime itimat etmedi.. 
Dedi ki ‘'Eğer bu şiiri siz yazdınızsa ben 25 yıllık Türkçe öğretmenliği diplomamı yırtar çöpe atarım.'' 
Bende ‘' Neden ki sevgili şairim şiiri yazan diploma mıdır şiir diploma işi değil yürek işidir, Aşık Veysel'ler, Karacaoğlan'lar Yunus Emre'er bu işin okulunda okuyup diplomasını mı aldılar sanki ‘'dedim... 
Ama hoca hanım ısrarlıydı benim gibi okul yüzü görmemiş bir insan böylesi bir şiiri yazamazdı diplomasız olmam burada da çıkmıştı ne yazık ki karşıma. 
Geçen yaz bir etkinlik düzenlediler kendileri sırf bu insanı yakından tanımak için kalktım gittim toplantılarına ve o etkinlikte yarı yolda kalan ne şairler gördüm üstelik hepside diplomalıydı bu insanların. 
//Dostun iyisi insanı saç elek sahibi yaparmış// 
Diplomasız şair olunmaz diyen bu şaire hanımın sayesinde şiirde çok yol kat ettim hem de çok Allah Razı olsun kendisinden. 
İşte bu diplomalı cahil hanımın söylemleri beni bu günlere taşıdı,
Bu hanımın sayesind dokuz antoloji kitabım bir çok birinciliklerim bir çok ödüllerim oldu.
Beni en mutlu eden başarı derecem ise 16.Hikmet okuyar  ödüllü şiir yarışmasında TÜRKİYE BİRİNCİSİ olarak  Şehrimiz olan Denzilinin adını tüm türkiyeye bir kez daha duyurmuş olmaktı.
Okutulmamış bir genç kızın  çığlıkları.
SAHİ SUÇUM NEYDİ BENİM 
Bu akşam ,
Bir başka hüzün çöktü,
yorgun bedenimin üstüne...
Ben neyim,kimim?
Yaradılış ğayem nedir ki benim?
Yaradan doğ demiş,
Ben de doğmuşum.
Peki niye kız olmuşum,
Kız doğmuş'isem suç benim mi?
Cinsiyetimi ben seçmedim ki…
Babam!
Başı karlı yüce dağım
Bak,
Bak karne'mi aldım 
Hem de tam beş yıldızlı.
Yeni okul'uma ne zaman gideriz
Yarın sabah kaydettirir misin yeni okuluma beni ?
Hadi kız ordan,
Okumak kim sen kim?
Yıkıl karşım dan,dellendirme beni!
Kırmayayım senin kemiklerini.
Anam!
Kınalı ellerine kurban olam!
Saatlerdir dil döküyorum
Babam beni duymuyor bile
Bir'şey desen babama belki seni dinler.
Yazdırsa beni, yeni okuluma,
Hadi anam babamla bir konuş ne olur yalvarıyorum sana.
Hadi ordan densiz,
İstersen haddini aşma. 
Daha azık gidecek harman yerinde ki adamlara 
Otur oturduğun yerde
Ne kaldı şunun şurasın da kocaya varmana?
Ablam!
Canıma can bilmişim seni,
Sen'demi anlamazsın beni?
Ne de olsa sende kız'sın
Büyüğümsün iki kelime söz etsen.
Çocuklara bakarım,
Çeşmeden suyu da taşırım,
Tamam söz…
Vallahi billahi yemeği de ben yaparım!
Ah benim kara yazılı bacımmm!
Küçüksün göremezsin,
Aklın ermez bilemezsin,
Şu gördüğün güneş ,
Gece doğmadıktan sonra,
Sen O okula gidemezsin…
Anam!
Babam!
Şimdi düşünüyorum da,
Yemek yapmadım vurdunuz.
Çocuklara bakmadım dövdünüz...
Okuma hakkımı elimden aldınız,
Daha on beş'ine gelmeden,
Yuvadan da kovdunuz....
Sahi aklıma gelmişken
Suçum neydi benim
Acaba sizler beni hiç ama hiç mi sevmediniz?
,