Bir ülke düşünün ki, gündemi bu kadar hızlı değişmesin.
Evet… Burası Türkiye…
Ülkede öğle karma karışık bir durum söz konusu ki, nereden baksan içinden çıkılmaz bir hal var. Hükümet ile cemaat arasında dershane kaynaklı başlayan tartışma ve oluşan gergin hava daha uzun süre daha çok konuşulacak gibime geliyor. Bunun yanında yolsuzluk operasyonunda gelinen nokta… Daha çok şeyler çıkacak gibi. Daha dün ne konuşuyorduk? Bugün neler konuşuyoruz. Kitleleri peşinden sürükleyebilen “Aydın” insanlar gerek yazıları ve gerekse de televizyon ekranlarında katıldığı programlarda bir konuyu tartışıp karara bağlamadan başka bir kanalda yeni gündem maddesi masaya yatırılmaya başlanıyor.
 
AK PARTİ’NİN NİYETİ NEDİR?
Tüm tartışmaların odağında bulunan tek gerçek var ki, o da “Ak Parti, seçimlerden zaferle ayrılmak istemiyor mu? Neden cemaat kavgası?” sorularının yanıtı aydınlarımız, siyaset bilimcilerimiz, fotoğraf karelerini okuyucularımız ve araştırmacılarımız hala bu konuda net bir fikir ortaya koyamadı. Bir kesime göre Ak Parti miadını doldurdu. Yeni bir oluşum şart. Bir başka kesime göre de yapılanlar doğru.
Kime kulak vereceğimizi tam olarak bilemiyorum. Ancak bildiğim tek bir gerçek var ki, o da, mahalli idareler seçimlerinden sonra ülkede çok şeylerin değişeceği. Ak Parti’nin mahalli idareler seçimlerinde alacağı oya göre cemaat kavgasında ikinci bir perde açılabilir. Oy oranlarında bariz düşme olur, 3-5 puanlık düşüşle mevcut belediye başkanlıklarını yine küçük çaplı farklılıklarla kaybederse o zaman konulara bakışı değişebilir.
Tam tersi bir durum olur, hükümet ciddi anlamda oy kaybına uğrar, yine mevcut belediyelerin büyük kısmında yara alırsa işte o zaman ikinci perde biraz rötar ile açılabilir.
Başbakan’ın açıklamalarına ve kararlı duruşuna bakarsak ikinci perde bir şekilde açılacak. Ancak, yukarıda özetlemeye çalıştığım durum perdenin ne zaman açılacağını belirleyecek.
 
OPERASYON
İstanbul merkezli yapılan ve işadamları ile bakanların oğullarının da gözaltına alınması ile neticelenen ülke genelinde geniş yankı uyandıran “rüşvet ve yolsuzluk” operasyon da çok tartışılması ve irdelenmesi gereken bir konudur. İçişleri Bakanımız Sayın Muammer Güler’in “Operasyon emrini ben verdim. Oğlum suçlu ise gereken yapılır" çıkışı inanıyorum ki, herkesin takdirini kazanan bir çıkış oldu. Ardından son günlerde yine internet haber portallarında operasyonun takibi olan ciddi haberler yer aldı.
Bilgi çağında bu haberleri takip etmeyip de etkilenmeyen seçmenlerin olmadığını düşünemiyorum. Bu çıkışı, “İleri demokrasi hedefindeki Türkiye Cumhuriyeti’nde çok önemli mesafeler kat etmiş ki, bir bakan çıkıp bu şekilde konuşabiliyor” şeklinde yorumlayabiliriz. Yargının bağımsız olduğu bir ülkede bu tip olaylar ve söylemler bizlere çok garip gelse de olması gereken ve yıllardır özlemini çektiğimiz ve “belki……” dediğimiz davranış, ve söylemlerdir.
Bakan Güler’in söylemi, nereden nereye geldiğimizin bir göstergesidir.
 
KABİNE REVİZYONU
 
Unutmadan bir konu daha var. Ama sımsıcak gündem arasında kaynadı gitti. Yerel seçimlerde aday gösterilen bakanlar için yapılacak kabine revizyonu ikinci hatta üçüncü plana itildi. Bakan revizyonda kimler kısa süreli bakanlık koltuğuna oturacak. Onun yanıtını da birkaç güne kadar alırız. Revizyonda yerel seçimlerde Hatay’dan aday olan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İzmir’den aday olan Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Gaziantep’ten aday olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in yerine kimlerin atanacağı belli olacak. Operasyon  kapsamında oğulları gözaltına alınan Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar, Muammer Güler’in de durumları revizyon da netlik kazanacak.