Bunları yazmama neden olan amil ( o da ne mi- amil, buyuk sebep, guclu sebep)tek değil, elbette. Basini tarayarak bir yazi deneyelim, bakalim:
Herkes bildiği işi yapmalı, diyenler haklı. İşi gazetecilik ve yazarlık olanlara hep gıpta ile bakmışımdır. Her satırı sorumluluk taşıyan ve hergün yazmak zorunda oldukları halde, olayları elekten geçirerek önümüze sunuyorlar. Bu dediklerim, sorumlu gazeteciler için, ‘sorunlular’ için değil, tabii..
Topluma ışık tutarken, dostları! küstürmeyeceksin. Bazen, elinde bavul oradan oraya dolaşacaksın. Toplumun dinamiklerini, aileyi, kırmızı hatları, mavilikleri, yeşillikleri ihmal etmeyeceksin..Toplumun değişik kesimleri arasında, halklar arasında köprü olmaya çalışacaksın..Çamur atmayacaksın.. Nalıncı keseri olmayacağın gibi, papağan da olmayacaksın. TV.ye çıkıp, hak bildiklerini söyleyeceksin, fincancı katırlarını ürkütmeyeceksin!! Ne, “Bu adam ödül aldı ama..” diyeceksin, ne de “Yüzyılın olayı, bu şamata kaçmaz, frak-smokin giymeye de değer” diyeceksin!! Suriye ve diğer Orta Doğu ülkelerine gezi düzenleyeceksin , halkların birbirini(daha düne kadar tek millet zaten) nasıl sevdiğini anlatıp, oradaki diktaları övmeyeceksin.. Fener olmak zor zanaat, vesselam.
Kemal Karpat Hoca: ‘İttihat ve Terakki Cemiyetini kuran ilk 5 kişinin hiçbiri ırken Türk değildi. Ama bunlar kendilerini Türk sayıyorlardı. O devirde Türklük ırk demek değildi, Osmanlı kültürü demekti.’ diyor demesine de, bizim ulu basınımızdan ses çıkmıyor..
Mesela; Mahir Kaynak da (24 .5.2009-Star-Mayın Tarlası, yazısında) “Şu sorunun cevabını veremiyorum. Uyuşturucu ticareti esas ve terör tali bir mesele miydi yoksa terörle mücadele ederken uyuşturucu bir yan ürün olarak mı ortaya çıkmıştı?” demiş.
Hakan Albayrak (Yenişafak 27.5.2009) “İyi güzel de, İsrail Hava Kuvvetleri'nin Suriye'yi bombalamak için Türkiye semalarını kullanmasına izin veren yahut buna göz yuman unsurları ne yapacağız? Başbakan Erdoğan ve diğer AK Parti yetkilileri ne derlerse desinler, hangi gerekçeleri ileri sürerlerse sürsünler, bu iş tehlikeli bir iş. Allah tamamına erdirmesin!” diye, mayınlar konusunda tereddütlerini açıkca dile getirmiş.
Oysa; "Yolsuzluk, fuhuş, uyuşturucu gibi toplumu kemiren olumsuzluklar, mevcut eğitim sisteminden kaynaklanıyor” tespitini dillendiren birisi için, “hemen gereğini yapmak üzere talimat verdim” diyen bakanlarımız vardı, bizim..
Mayınları İsrail’liler sökmese ne yazar..
Say ki yüzeyden bakıyoruz, ama siz ne görüyorsanız bizim de gördüğümüz odur.
Yakın geçmişte başlayan ve halen devam eden Türkiye ve bilinen dünya endeksli çeperli ve başarılı atakların sesi nedense ülkemizde tam manasıyla makes bulmuyor.Varsa-yoksa sen-ben kavgası. Her türlü açılım, ‘Kapalı kutu neyine yetmiyor’ salvosuyla karşılık buluyor.
Doksanların başlarında bu tür anlamsız serencamlar, devletin tepesinde rahmetli Özal ile o zamanın Başbakanı Demirel arasında zuhur etmişti. Geçenlerde okudum: Özal'ın çok sayıda teze de konu olduğu ortaya çıkmış. Sayın Demirel için yapılacak tezleri ve konularını merak ediyorum!! Ama bir tanesini tahmin edebiliyorum: Tekaütlerden genç bir parti oluşturabilme istidadı..
Geçen hafta, televizyonun(Meksikalı)has çocukları son 20 senedir İslamcı camiada (Ne kadar sınırı belirsiz ve muallak adlandırma..) yaşananların formatif olduğunu beyanla, dizlerini dövdüler, yaptıkları proğramın formatifliğine de vurgu yaparak..
Adını koyamadığımız ya da adını başkaları koyduğunda zincirleme sıkıntılara duçar olduğumuz kaotik günlerdeyiz. En iyisi şöyle bitirelim bu yazıyı:
Biz Eskiden .. Su İçerdik Testiden
2009 dan bir yazi..