Türkiye’de belli aralıklarla insanların inanç farklılıkları, etnik kökenleri yada görüş ayrılıkları sanki çok büyük sorunmuş gibi medyada sıkça yer alıyor. Milletimiz kardeşçe, huzur içinde, birlikte yaşarken neden bu farklılıklar sıkça konuşulur ve farklı olanlar birbirine düşürülmeye çalışılır anlaşılır gibi değil. Osmanlı Devleti’nde bir çok farklı dinden farklı mezhepten ve farklı kökenden gelen insanlar yıllarca hiçbir sorun çıkarmadan birlikte yaşayabilmiş ama bugün daha çok sırt sırta vermemiz geren günlerde bu konular temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konuyor. Belli ki bazı mecralar bu konular üzerinden prim yapmaya çalışıyor. Özellikle politikacılar sanki biz onları milleti birbirine düşürsünler diye oraya göndermişiz gibi sürekli bir kutuplaşma, atışma ve çatışma içerisindeler. Kabul ediyoruz toplumun tamamını ilgilendiren böyle hassas konularda herkesin farklı fikirleri olabilir ama herkes her düşündüğünü zamansızca söylerse ki bugünlerde özellikle medyamızda bu böyle bu ülkenin hali nice olur ?
Bugünlerde de Alevilik konusunu tartışmak moda oldu. Şahsen Alevilik denince benim aklıma Kaygusuz Abdal, Hacı Bektaş-ı Veli, Pir Sultan Abdal gibi gerek örnek kişilikleriyle gerek hicivleriyle gerekse de didaktik söyleyişleriyle geçmişten günümüze bize misal teşkil eden kişilikler geliyor. Bu isimlerinin edebiyatımıza azımsanmayacak derecede katkıları olmuştur. Özellikle divan edebiyatını hiç kullanmamışlardır. Edebiyatta divan şairlerinden ayrılmak için ‘‘kul, abdal, pir, sultan’’ gibi mahlaslar kullanmışlar bazı aşıklar da mahlaslarının sonuna ‘‘baba, dede’’ gibi isimler eklemişlerdir. Alevi geleneğinde şimdiye kadar yaşamış yedi aşık usta kabul edilir bu isimler: Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Hatayi, Yemeni, Virani, Teslim Abdal ve Nesimidir.Alevi-Bektaşi felsefesinde ruhun ölümsüzlüğü esastır, ölüm Hak'ka teslim olma, Hak'ka yürümektir.
Hem edebiyatımızı hem de kültürümüzü epeyce etkilemiş olan bu fikir insanları daha çok Allah sevgisi, Ehl-i Beyt, ilahi aşk ve tasavvuf konularını işlemişlerdir. Kaygusuz Abdal’ın eşeği saldım çayıra, otlaya karnın doyura şiiri hala söylenir halk arasında. Hacı Bektaş-ı Veli’nin Türk dili ve kültürünün yozlaşmaması için, yabancılaşmaması için nasıl çalışmalar yaptığı aşikar. Abdal Musa’nın Bursa’nın fethi sırasında Orhan Bey ile beraber savaştığı tarih kitaplarında yazar. ‘‘Elinden gelse yalnız yemek yeme’’ ve ‘‘Kendinden ulu kimselerle mücadeleye girişme’’ öğütlerini Abdal Musa tüm insanlar için söylemiştir. Sadece Türk edebiyatında değil Azerbaycan edebiyatında da büyük Alevi-Bektaşi düşünürler vardır. Şah İsmail Hatayi bunlardan sadece birisidir.
Görüldüğü üzere edebiyatın gücü ırk ayrımı yapmadan, inanç ayrımı yapmadan, düşünce ayrımı yapmadan tüm önemli düşünürleri bir çatı altında topluyor. Peki bugün saymakla bitiremediğimiz ortak noktamız varken neden birbirmize kin besliyoruz ? Edebiyatımız bir kültürümüz bir hüznümüz sevincimiz bir bırakalım da küçük farklılıklarımız bizim farkımız olsun. Hacı Bektaş-ı Veli’nin dediği gibi ‘‘ Bizde hiçbir millet ve insan ayıplanmaz’’..
- - - -