Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk! 23 Nisan Ulusal Çocuk Bayramını yurduna armağan ettiğin için sonsuz teşekkürler. Yaşayacağız yaşatacağız.
Bu satırları okurken hepimiz çok eskilere dönüp yüzümüzde tebessümle şöyle bir çocukluğumuza, eski evimize, mahallemize, çocukluk günlerimize, arkadaşlarımıza dönüş yapacağız.
Ve bu satırları okuduktan sonra yüzyıllar öncesinden günümüze gelen, kimi evrim değiştiren, hiç yorulmadığımız, usanmadığımız çocuk oyunlarından kaçını evladımızla paylaştığımızı düşüneceğiz. Yazarken ben bile düşündüm 5 i geçmedi. Tabii bazıları fiziksel ortamlardan dolayı bazıları mümkün değil. Şimdi sokak giysilerimizi giyelim dışardan arkadaşların ismimizi çağırışlarını duyar gibiyim susturtalım şunları. Ben gittim!!
—Geldim siz saymaya başlayın!
Saklambaç: Belli alanın içerisinde oynardık. Mahalleden arkadaşın saklambaç oynarken diğer mahalleye kadar gidip, eski evin içine sinip uyuyakalması sonucu tüm mahalle gece yarısına kadar onu sobelemek için aramıştık. Yediği dayakları hala hatırlıyordur. Saklanacak yer ararken kaybolanlar cabası.
Körebe: En çok kavga ettiğimiz. Mızıkçılığa çok acık çünkü yakalanan ebenin hep tülbendin altından baktığı iddia ederdi.
Sobaya değip eli yanan, çaydanlığı deviren, kafa çarpan, şöyle bir kolaçan etmek için gözündeki örtüden -nefes alamıyorum! diyen mi aradık. Ya nefesini tutacaktın ya gülmeyecektin.
Yağ satarım bal satarım: En çok okulda oynardık.
Aç kapıyı bezirgân başı! beziirgaan başı!
Köşe kapmaca:inşaat mahallinde,okulda kare olan her yerde hım!ittirmeden olmaz!!
İsim ebesi-ip atlamaca–7 kiremit –önüm arkam kıpırdama-çivi-topaç çevirmece-cinci ütme(misket)-sek sek.
Yakar top-istop!- Can oynamaca-maç-top şişlemece–21.
Çelik çomak: En tehlikelileriydi erkek oyunuydu hep aileler kavga ederdi. Yontulmuş çubuklar birilerinin canını fena yakardı.
—aman gözüne dikkat!-arka kazmanı(anladınız?)
Daha çok ama sokaktakileri ancak bunları hatırlayabildim. Hiç darılmazdık oyun esnasında kavganın en alasını yapar oyun bittiği anda her şey unutulurdu.
Uzun kış gecelerinde ve ya sokağa çıkmama cezası varsa ev oyunlarımız vardı. 5 taş- 10 taş-tren tüttürmece- isim hayvan bitki-adam asmaca- harf üretmece-sessiz film-artist kim-dudak okuma-kulaktan kulağa-kızmabirader- papaz kaçtı-pişti-pis yedili-amiral battı- elim sende-el kızartmaca-Saygon galaktika-kibrit oyunu-kimin eli senin elin üstünde-doktorculuk-askercilik-okulculuk-savaş oyunu.
Nefes nefese kalırdık ne kıyafetler yırtardık ağaçların tepesinde, yakalanmaca da yalan hep aynıydı;
—Ben yapmadım o yaptı!
Ne açlığımız gelirdi aklımıza ne yorgunluğumuz nede havanın karardığı ama tek geçerli kural aynıydı akşam ezanında evde olmak.
Nasılda dolu yaşadık değil mi? Nasıl çılgınca eğlenir, zamanın nasıl aktığını bilmezdik. Derin bir iç çektim yazarken. Hiç büyümek istemezdim ben çocukken.
—Hiii! Annem beni çağırıyor gitmem lazım! siz oynayın yarın beni ünnemeyi unutmayın!