Otobüste yanına oturduğum ihtiyar garip tavırlarıyla bir anda dikkatimi çekmişti. Hele
cebinden çıkardığı mektuba benzer o kağıt parçasında, ne vardı, neler yazılıydı içerisinde bilmem! Her durakta, her kırmızı ışıkta o nameyi hemen camdan dışarı çıkarıyor “ Ey ahali! Duyduk duymadık demeyin, sizlerde okuyun bu yazılanları” dercesine caddede duran, yürüyen herkesin dikkatini çekmeye çalışıyordu bu ak sakallı ihtiyar. Otobüs hareket edince de elindeki kağıda bakıp kendi kendine söyleniyordu.
Bir iki durak gitmiştik. Mırıltıları kulağıma sızmaya başlamıştı . “Adres sorduk kardeşim adres, sizlerden para istemedik ya! Ne olurdu sanki bir iki kelam edip yolumu gösterseydiniz. Kıyamet günü sevabım çok gelir diye mi korkuyorsun” Ah şehrim ah! Ne olmuş sana! Ne yaptın, nerede yitirdin o medeniyetini...
Nereden oturmuştum bu beli bükük ihtiyarın yanına bilmem! Siz deyin deli, ben diyeyim veli Yine de olup bitenleri merak ettim doğrusu:
- Dedeciğim, nasılsın, nereye gidiyorsun” diyerek söze başlamıştım: Elini omzuma atarak:
Delikanlım ne olmuş bize! Aldım başımı gidiyorum işte. Sizin şehir bana göre değilmiş meğer. Sabahtan beri adres soruyorum, herkes benden kaçıyor. Bir tatlı söze, bir tebessüme hasret kaldım sanki. Bir Allah’ın kulu konuşuvermiyor. İnsanlar birbirlerine ne kadar da yabancı olmuş. Bizler Hz. Adem’in evlatları değil miyiz? Hele gençler! Bazıları adresimi hiç mi hiç bilmiyor, kelimelerini dahi okumakta güçlük çekiyor. Hatta “ Böyle adres mi olur muş? Yaşım yirmi, hiç duymadım böyle mahalle , böyle sokak böyle apartman ismi. Sen bunları en iyisi mezardakilere sor, belki tarif ederler!” deyip alay edenlere bile rastladım. Şeyyy! Delikanlı yoksa bize öğretilen o güzelim bilgileri rafa mı kaldırdılar, sizleri o kaynaktan mahrum mu bıraktılar ne dersin?
İhtiyarın adres yazılı kağıdını elime alıp bakmaya, okumaya inanın korkmuştum doğrusu. Ama en azından bir iki sokak da olsa söyleyip gönlünü almak, ümitsiz halini ümide çevirmek istiyordum. Adres bu, bir iki kelimelik yazı diyerek kağıdı elime aldım. O da ne! İlk defa böylesine uzunca yazılmış gerçekten tuhaf bir adrese rastlıyordum. Eminim sizler de merak ettiniz bu kağıt parçasında yazılanları değil mi? Bari başından bir iki satır okuyalım:
- Bir şehir, bir köy, bir mahalle, bir sokak ve bir site arıyorum. İçi inanç tuğlalarıyla örülü, dışı edep mozayiği ile kaplı; bulvarları haya ağaçlarıyla süslü. Bir cadde arıyorum yol levhalarında saygı ışıkları yanıp sönen, kaldırımlarına, adalet, kibarlık taşları döşenen. Toplu taşıma açları arıyorum içi sükunet, saygı, nezaket koltuklarıyla döşeli. Parklar, bahçeler arıyorum nezafet, estetik çiçekleriyle bezenmiş…
Sizce bu adresi bilen, gören ve bu adrese bürünen kaç kişi vardır dersiniz? Rabbim bu adrese bürünenlerden eylesin.(Amin)
Otobüsten indiğimizde ikindi ezanı okunuyordu. O nur yüzlü ihtiyarla camiye doğru yürüdük.