Yine yeniden merhaba sevgili okurlarım.
Bugünden itibaren sizlerle bir insanın anne, baba kardeş ve akraba ilişkileri hakkında yazılarımı paylaşacağım.
Yazılarım tamamen benim düşüncelerim olup hiç kimseye akıl vermek gibi bir düşüncem yok. Sadece kafamda yıllardır biriktirdiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Her yazımda olduğu gibi bu yazılarımı da aslında kendime yazıyorum. Okunsun ya da beğenilsin diye bir kaygım ya da egom yok. Sadece yazmayı seviyorum. Yazınca da paylaşmak gerekiyor. Bazılarınız beni farklı değerlendirebilir, eleştirebilir ve hatta sorgulayıp yargılayabilir. Dediğim gibi yazılarım beni bağlıyor. Olumlu yönlendirecek tüm eleştirilere açığım. Yıllarca sayısını unuttuğum farklı farklı kitaplar okudum. Elbette çocukluğumda bana giydirilen elbisenin üstüne onlarca yüzlerce yeni elbiseler giydim. Babamdan ileri çocuğumdan geriydim. Çocuk denilecek yaşta Kuleli Askeri Lisesini kazandım. Amacım doktor olmaktı ve Kuleli bu yolda en iyi liselerin başında geliyordu. Her Türk erkeği asker doğardı elbetteki, ancak ben doktor olmayı tercih ettim; askeri eğitimi hiçbir yedek subayın alamadığı kadar aldıktan sonra. Şu yaşımda bile en değerli dostlarım çocukluktan ergenliğe birlikte geçtiğim, anne-babamızdan daha çok gördüğüm lise arkadaşlarımdır. Bizler 75 Kuleli, Işıklar, Hava ve Deniz lisesi 79 Harp okulu mezunları olarak birlikteliğimizden hiç kopmadık. Arkadaşlarımdan General olanlar da oldu, Şehit olanlar da, haksız yere 12 Eylül faşist darbe sonucu masumiyetlerine bakılmadan ordudan atılanlarda oldu. Neyseki Adalet yerini buldu da arkadaşlarım haklarını aldılar. İğrenç Fetö kumpasıyla gerek Ergenekon ve gerekse Balyoz saçmalıklarıyla acı çekenler de oldu.
Biliyorum yazıya nasıl başladım yazı nerelere gitti. Yıllarca Üroloji uzmanı olarak çalışıp on bin civarında ameliyat yapmış biri olarak aile içi ilişkileri hem kendi ailesinde yaşamış hem de gözlemiş biri olarak sizlerle paylaşacağım.
Öncelikle kendi anne babamdan bahsetmek isterim. Annem Nermin hanım, ilkokul mezunu, ev hanımı üç çocuk doğurmuş mütevazi, dindar ve evine eşine çocuklarına kendini adamış bir kadındı. Işıklar içinde uyusun, mekanı cennet olsun. Babam Durmuş Bey, Ziraatçı muhafazakar ve demokrat, ticari yaşamında çok fazla dürüst. Devletine ve yaradana çok bağlıydı. Ne üçkağıt bilirdi ne vergi kaçırma. Akşam kafamı yastığa koyduğum zaman huzur içinde uyumalıyım derdi. Işıklar içinde uyusun, mekanı cennet olsun. Çocukluğum sevgi ile geçti, askeri liseye gidince aileyle ister istemez uzaklaştım. Babacığım hakkını hiç ödeyemem her isteğimi saygıyla ve hoşgörüyle karşıladı. Ablam Cildiye Profesörü. Dünyada eşi olmayan saç ilacını ülkemizin gururu olarak tüm dünyaya kazandırdı. Ağabeyim İnşaat Mühendisi. Devlet hizmetinde çalıştı. Ben evin en küçüğüyüm belli avantajlarım vardı. Önümde Üniversite okuyan iki büyüğüm olunca bana yollar daha kolay açılıyordu. Belli dönemler ağabeyimle kaldım, zaman zaman ablamla kaldım. Rahmetli anacığım arsızlığımız yüzünden Allah üçünüzü bir araya getirmesin dediği için olsa gerek hiç bir zaman üçümüz bir kentte olamadık.
İşte bu benim aile öykümden kısa bir kesit. İlerleyen günlerde aileye yakın bireylerle ilişkilerimi paylaşacağım. Umarım sizleri sıkmamışımdır.
Sağlık ve sevgiyle kalın. Ama susuz kalmayın…