Halk ayaklanmalarında Tunus başı çeken ülke oldu. Arap dünyasında demokratik olmayan yönetimler kâbus görmeye başladı. Dipten kaynamalar su yüzüne çıkmaya başladı. Avrupa’nın makbul adamı Tunus devlet başkanı ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Bu ülkeden sonra ise; Yemen ve Mısır’da gösteriler başladı. Bu ve benzeri gösteriler bundan sonra Arap dünyasında çokça şahit olacağımıza benziyor.

            Afrika, özellikle Osmanlı’dan sonra kaynayan bir kazana döndü. Batı’nın sömürüsünden kendini bir türlü azat edemedi. Batılı ülkeler bu ülkelerden çekilirken de halkın kendi aralarında ki ihtilafını besledi. Özgürlüklerini kazanma yolunda sorunların baş gösterdiği ülkeler yumağına döndüler.

            Demokrasinin olmadığı toplumlarda STK’ların gelişmesi pek mümkün gözükmüyor. STK’ların olmadığı toplumların sivil iradenin gelişmesi ise neredeyse imkânsız. Demokrasi için STK ve bireylerin özgürlük anlayışı birbirleriyle doğru orantılı, biri diğerini besliyor. Tam da bu noktada, halkın gösteri yapması sokaklara dökülmesi her ne kadar bir talebi dile getirse de sokaklarda yürümekle demokrasi sistematik olarak işlemiyor. Demokrasinin işlemesi için “akil adamların” sükûnetine ihtiyaç var. Yani; yıkarak-yakarak hiçbir zaman bir sistem kurmak mümkün gözükmüyor. Yakın tarihimize baktığımızda Irak buna gösterilebilecek örneklerden. İş öyle bir hal aldı ki; Saddam bile aranacak hale geldi/getirildi.

            Tam da bu duruma uygun bir hikâye var: bir bölgede despot bir idareci halka etmediği zulüm kalmıyor. İşi o noktaya getiriyor ki ölülerin defin anında kefenlerini soydurup öyle gömülmesine müsaade ediyor. İhtiyarlayıp da ölümün yanaştığını hissedince oğluna; “oğlum ben halka çok zulüm ettim kimse peşinden hayırlı bir söz etmez” diyerek üzüntüsünü ve pişmanlığı dile getiriyor. Oğlu da babasına söz veriyor; “senin vefatından sonra hayırla yâd edilmeni sağlayacağım” diyerek. Teselli ediyor!

            Baba vefat ediyor yerine oğlu geçiyor, bir iyileşme ve müreffehlik beklentisi var! Ama ne gezer, oğlu babasını baskı ve istibdatta aratmaya başlıyor. Bu arada halktan biri vefat etmiş defin edilecek, cenaze işlemleri sırasında geliyor. Yeni despot eskisinde de eşet: “Bu cenazenin kefenini soyun, yüzüstü yatırın arkasına bir kazık çakın ve bacadan çıkarın, öyle toprağa gömebilirsiniz” diyor. Halk başlıyor eski Despot’a dua etmeye, “ah nerede o güzel günler” demeye!

            Demokrasi arayışları, halk hareketleri devam ederken “cici demokrasi”sini başka ülkelere ihraç eden Batılı anlayışın boş durması mümkün gözükmüyor. Umarız Arap dünyası, bir zulümden kurtulayım derken başka bir sıkıntı ve zulümüm kucağına düşmez.  

            Gerçek demokrasinin işlemesi halkın kendisini idare edecek yöneticileri seçmesi; bilgi birikim ve demokrasi kültürünün gelişmesiyle oluyor; bu da çok kolay değil.

            Umarız ve temenni ederiz; bu gösteriler bir başlangıç olsun bu sefer rüzgâr farklı essin, çekilen çileler tamam olmuş olsun ve halkını mutlu edecek gerçek demokrasi işlesin…