Türkiye’de son yıllarda tarihi eserlere yönelik kaçak kazı ve eser kaçakçılığı faaliyetlerinin yoğun şekilde arttığı belirtiliyor. Tarihi eserler bakımından oldukça zengin olan ülkemizde kaçakçılar dikkat çekmemek için yerel halkla anlaşıyor ve köylülerin evlerinin içinden açtıkları tünellerle kazı çalışmaları gerçekleştiriliyor. Köylüler iç içe yaşadıkları tarihi eserlerin kaçakçıların ilgisini çektiğini belirtirken, uzmanlar ise yetkilileri kaçakçılığın önlenmesi konusunda gereken adımların eksik atıldığını belirtiyor.

Pamukkale Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Beyazıt, definecilerin talanına uğrayan tarih eserlerin ve mekânların korunması ve halkın daha çok bilinçlendirilmesiyle yaşanan olumsuz sorunların ortadan kalkacağını savundu. Uzun yıllardır ataması az olan ve eksiklikleri giderilmeyen Sanat Tarihi Bölümlerinin kendileri için kanayan bir yara olduğunu ifade eden Prof. Dr. Mustafa Beyazıt, bölümdeki öğretmen atamaların çoğalması ve eksikliklerin bizzat giderilmesi ile tarih eser kaçakçılığını azalacağına dikkat çekti. Atanmış Sanat Tarihi uzmanlarının ve öğretmenlerinin sayısında yaşanacak artışın, ülkedeki kültürel ve turizm sektörünü canlandırmasına da yardımcı olacağının altını çizen Prof. Dr. Beyazıt, Sanat Tarihi bölümlerinde ve Milli Eğitim müfredatında yapılacak kültürel mirası tanıtma, önemi ve bunun yeni nesiller tarafından benimsenmesini sağlayacak eğitim ve öğretim metotlarıyla bu konuda bilinçli topluma ve bireylere sahip olarak birçok sorunun da ortadan kalkacağına değindi.

Helal Lokmacı ile Hayırlı Anlarınızı Taçlandırın Helal Lokmacı ile Hayırlı Anlarınızı Taçlandırın

İnsanların bilinçlenmesi için ilköğretimden itibaren Sanat Tarihi öğretmenlerinin ders vermesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Mustafa Beyazıt, “Türkiye de Sanat Tarihi dersleri, Sanat Tarihi Bölümleri sadece belirli üniversitelerde var. Türkiye’nin şartlarını düşünürsek 45 tane Sanat Tarihi Bölümünün çok olduğunu görüyoruz. Bunlardan 16 tanesinde ikinci öğretim de var. Bu sayılar açılıp kapanmaya göre değişebilir. Sanat Tarihi Bölümünün Türkiye’ye en büyük katkısının kültürel miras eğitimi olacağını düşünüyoruz. Türkiye’de gerçekten her gün kaçak kazı veya sanat eserinin tahribatı ile ilgili haberleri takip edebilirsiniz. Bunu durdurmanın yolu kültürel miras eğitimden geçer. Kültürel miras eğitimin temeli de ilköğretimden itibaren Sanat Tarihi’nden mezun olan öğretmenlerimizle sağlanacak. Bu öğretmenler sadece Sanat Tarihini akademik yanlarını değil, Türkiye’nin her bir tarafındaki sanat eserlerini, çocukların ellerinden tutup gezdire gezdire anlatarak, onlara sanat eserlerini sevdirecekler. Sanat eserlerinin geçmişten gelen birer belge olduğunu, onların geçmişten gelen birer kültürel miras olduğunu ve gelecek nesillere aktarmamız gerektiğini öğretmenlerimiz sayesinde öğretebiliriz. Tarihi eser kaçakçılığını, tahribatını engellemeyi de o çocuklarla birlikte sağlayabiliriz. Bunun başka bir yolu olduğunu düşünmüyorum. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, belli bir yaştan sonra verebileceğimiz eğitim belirli bir kesime ulaşabiliyor. Çocukluktan itibaren verebileceğimiz eğitimin belki 20 sene sonra meyvesini toplayacağız ama kalıcı olacak. Artık daha fazla zaman kaybetmeden başlamalı ve bunu kalıcı olarak sürdürmemiz lazım” dedi.

"Denizli’de Sanat Tarihi formatörü bulunmadığı için Öğretmenlik Uygulaması dersini gerçekleştiremiyor"
Prof. Dr. Mustafa Beyazıt, “Maalesef Türkiye’de Sanat Tarihi alanında öğretmen atamaları yok denecek seviyede bulunuyor. PAÜ başta olmak üzere diğer üniversitelerimizde eğitim fakültelerinde sanat tarihi eğitimini veren ayrı bir bölüm yok. Yani Edebiyat Fakülteleri, İnsan ve Toplum Bilimleri Faküllerinde Sanat Tarihi Bölümü bulunmaktadır. Buradan mezun olan öğrencilerimiz formasyon da almaktadır. Ancak formasyon alan öğrencilerimiz Denizli’de Sanat Tarihi formatörü bulunmadığı için Öğretmenlik Uygulaması dersini gerçekleştiremiyor. Bu sorunun başka illerde de olduğunu üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Milli Eğitim Bakanlığı'mız bununla ilgili de bir düzenlemeyi acilen yapmalıdır. Bu kapının açılması Türkiye’nin kültürel miras eğitimine çok büyük katkı sağlayacaktır. Bununla ilgili yetkililerin bir an önce çalışma yapmaları gerekiyor. Gerçekten kanayan bir yaramızı durdurmamız, tedavi etmemiz ve bundan sonraki süreçte de daha değerli çalışmalara adım atmamız sağlayacak tedbirleri almalı, çalışmaları yapmalıyız” ifadelerini kullandı.