Geçenlerde bir arkadaşım başka bir şehirdeki üniversiteyi kazanan oğlunu yerleştirmeye gitmişti.Geldiğinde surat bir karış ..Hayırdır ne bu surat canını sıkan bir şey mi oldu dedim. Şöyle bir baktı.. kafasını sallayarak, seni de göreceğim dedi bir-kaç seneye kadar..Boş boş baktığımı görünce, ya arkadaş tek evladımı teslim ettim,ne olduğunu bilmediğim nasıl olduğunu asla anlayamayacağım bir ortama bıraktım geldim ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.. Nasıl canım sıkılmasın nasıl üzülmeyeyim demez mi?
İşte o zaman dank etti kafama.. Benim de aynen arkadaşım gibi bir tek evladım var, ve bende bir gün (inşallah) kendi ellerimle uçuracağım yuvadan kuşu..Tabii ki hüzünlenir insan..
İşten güçten vakit bulup ta ilgilenemediğimiz, sevincini- hüznünü ,başarısını- hezimetini, yeterince paylaşamadığımız, ve asla büyüdüğünü kabul etmediğimiz canlarımız, yüzüne karşı onu ne kadar sevdiğimizi söyleyemediğimiz(yoksa şımarırlar), evlatlarmız…
Bir gün dikilecek karşımıza ve….. Ben artık büyüdüm, hadi bana müsaade diyecekler..
Bir karar aldım kendi kendime.. Arkadaşımızın hüzün yüklü gözlerini ve o gözlerinde kımıl kımıl kımıldanan gözyaşlarını görünce…
Geç kalmamalıyım… Babamın yaptığı hatayı ben yapmamalıyım….Onun ağzından hiç duymadığım(ama asla şüphe etmediğim) Seni seviyorum cümlesini yüzüne karşı söylemeliyim. Onu dinlemeliyim, hüznünü sevincini başarı ve başarısızlığını paylaşmalıyım..Daha çok vakit geçirmeliyim onunla…… Hoşlandığı şeyleri öğrenmeliyim, yeri geldiğinde dertleşmeliyim……
Evet evet bu söylediklerimi hemen hayata geçirmeliyim.. Fazla vakit kalmadığını biliyorum…
Ve sevgili arkadaşım…. Sana teşekkür ediyorum…. Hiç bir şey için geç olmadığını bana bi şekilde gösterdiğin için…
Ve…….. Seni seviyorum oğlum..Seninle gurur duyuyorum ….. İyi ki varsın….