Uzun yıllar yurt dışında yaşayan ve memleketi Denizli'ye döndükten sonra 1970'lerin plaklarının çalındığı bir kafeterya açma hedefiyle çalışmalara başlayan İsmail Alparslan Ece, arkadaşı Cansu Atik ile eski plak ararken çok sayıda antika eşyayla karşılaştı.
Kafeteryayı görünüm olarak da o yılları yaşatacak şekilde tasarlamaya karar veren ikili, evlerden eski eşya ve antikaları toplamaya başladı.
Eski bir vitrin, oyma koltuklar, kristal avizeler, dikiş makineleri, duvar saatleri, eski radyolar, tüplü televizyonlar ve gaz lambalarıyla oluşturulan dekorasyonla açılan kafeterya, misafirlerini 1970 ve 80'li yıllarda gezintiye çıkarıyor.
İşletmeci İsmail Alparslan Ece, AA muhabirine, hayat hengamesinden kaçmak için eski plakların satıldığı bir iş yeri açma niyetiyle yola çıktığını, sadece müzikle değil görünüm olarak da nostaljiyi yaşatan bir mekan açtıklarını söyledi.
İş yerinde 3 bin civarında eşya bulunduğunu, ortalama 50-60 yıllık bu eşyaların her birinin hikayesinin olduğunu anlatan Ece, şunları kaydetti:
"İş yerimizde eskitme ürünler yok. 'Hikayesi olanların kahvehanesi' diye bir sloganımız var. Hikayesi olmayan hiçbir eşyayı buraya kabul etmiyoruz. Plaklar, daktilolar, radyolar, televizyonlar ve dikiş makineleri gibi... Hikayelerini kaybetmeden yaşatmaya çalışıyoruz. Bir eve eşya almaya gittiğimizde önce hikayesi olup olmadığını soruyoruz. Onlar da bize nerede, nasıl kullanıldığını söylüyorlar. Ürünlerimizi bu şekilde alıyoruz."
"Bir şeyler hatırlatmak mutluluk verici"
Müşterilerinin bir kısmının fotoğraf çektirmek için geldiğini, kafeteryayı müze beğenisiyle dolaştıklarını belirten Ece, özellikle gençlerin ilgisini çektiğini dile getirdi.
Ece, daha ileri yaştakilerin ise kafeteryada duygulu anlar yaşadığını aktararak, "Gelenler 'Bundan bizde de vardı' diye saymaya başlıyorlar, hüzünleniyorlar. Bu bizde biraz burukluk yaratıyor ama bir şeyler hatırlatmak mutluluk verici." dedi.
"Eşyalar ve müzikler geçmişe götürüyor"
Müşterilerden Özge Irım, ilk kez geldiği kafeteryayı ilginç bulduğunu, eski günleri yansıtan antika eşyaların ilgisini çektiğini ifade etti.
Şerife Çetin ise kafeye gelince kendisini adeta bir zaman yolculuğuna çıkmış gibi hissettiğini söyledi.
Geldiklerinde fotoğraf çektirmeyi ihmal etmediklerini vurgulayan Çetin, şöyle konuştu:
"Mekanın içindeki eşyalar ve plaklardan çalan müzikler beni geçmişe götürüyor. Dizayn çok hoşuma gitti, tarihe yolculuk yapmış gibi hissettim. Benimle birlikte gelen arkadaşlarım da çok beğeniyor. Burası fotoğraf çekmek için de çok uygun bir yer. Arkadaşlarımızla buraya geldiğimizde fotoğraf çekiyoruz, geziyoruz. İçerideki eşyaları incelemek bize zevk veriyor."